Ben yaptım

443 52 38
                                    


Paralel evrenlere inanmazdım önceden; yani 10 yaşlarımdan falan bahsedersek. Fakat sonradan paralel evrenlere o kadar gerçeklik gözüyle baktım ki gerçek olduğuna inanmayanlara bile anlam veremezdim. Dünya'nın düz olduğuna inanan insanlara attığım o tuhaf bakış, paralel evrenlere inanmayanlara attığım bakışla aynı olmaya başladı. 

Paralel evreni en basit şekilde ele alırsak; hayatımızın neredeyse her anı seçimlerden oluşurdu değil mi? Mesela, yarın erken kalkıp çalışacaksınız ya da uykunuza önem verip uyuyacak ve geç kalkacaksınız. Bu seçimler sonucu bir sürü olasılık oluşur ve hepsi aynı anda gerçekleşir. Diyelim ki erken kalkmayı seçtiyseniz, farklı bir evrene geçiş yapmış ve uyumayı tercih edecek olan evrenden ayrılmışsınızdır. Yani tercihler aslında evrenleri değiştirir ve herkes paralel evrenler arasında defalarca geçiş yapmıştır.

Benim en büyük geçişim Bedenimizi tamamen Felix'e bırakmaktı. Eğer evrenimi değiştirmeseydim şu an belki de hala aynı bedende olacaktık ve emin olduğum bir şey vardı ki; başka bir paralel evrende o tercihi yapmamış ve hala Felix ile bedenimi paylaşıyordum.

İkinci en büyük geçişim ise geri dönmeye karar vermemdi. Başka bir evrende, korkaklık yapıp geri dönmeyecek ve bu farklı hayatı Aaron olarak yaşayacaktım ama ben gerçekliğimi değiştirmiş ve geri dönme kararı alarak olduğum kişiyi, Yongbok'u yaşamak istemiştim.

"Orası büyük bir şehir Dostum, tek başına yapabilecek misin?" Lucien gerdiği yayı saniyeler içinde bırakarak okun bir ağaca saplanmasını sağlarken bastığımız dalların çıtırtısı sessiz ormanda duyuluyordu. Hafifçe omuz silkerken adımlarını hızlandırıp önden oku almaya giden Lucien'un uzun bedenine baktım.

"Ne kadar zor olabilir ki? Hem arkadaşlarım var orada.." Yüzümü atkıma doğru gömerek tamamen gizlenirken saçlarımın arasından Lucien'ın kaşlarını kaldırarak bana baktığını gördüm. Hafif alayla gülüp soğuktan kızarmış burnunu çekti ve oku sertçe ağaçtan çekip çıkartırken bana doğru uzatarak salladı.

"Arkadaşların mı? Telefonu eline aldığın bile yok Aaron, neredeyse 10 yıldır gitmediğin bir ülkede mi arkadaşların var?" Salladığı oku sırtındaki sadağa geri koyarak yanıma geldi. Ona gerçekleri söyleyemezdim tabiki, zaten inanmazdı da bu yüzden sessiz kalırken yer yer karların olduğu patikada yürümeye devam ettim.

Lucien, kaza olduğunda boş yolda beni görüp kurtaran kişiydi. 2 yıl komada kaldığım zamanda ara ara gelip nasıl olduğuma bakarmış ve sonradan iyileşince tanışmıştık. İyi birisiydi, ama çoğunlukla çılgındı.

Benden 3 yaş büyüktü ve çok fazla korumacıydı yine de köyde ona deli lakabı verilmişti. Her anormal işin altından o çıkardı ve asıl dikkat çeken görünüşüydü. Tuhaf genleri vardı ve uyumları fazla güzeldi. Hafif esmer kusursuz teni, kızıl doğal saçları, yeşil gözleri ile bir çizgi romandan fırlamış gibiydi. Okçuluk, binicilik gibi sporlarla ilgilendiği için vücudu yapılıydı ve uzun boyu onda fazlasıyla güzel bir görüntü oluşturmuştu. O gerçekten fazlasıyla güzeldi ve bu güzelliği tamamen doğaldı.

Omzuma atılan kolla irkilerek adımlarımı durdururken Lucien hafif başını eğip koyu yeşil gözlerini gözlerime dikti. Gerçekten.. yanında küçük bir çocuk gibi kalmıştım.

"Bu kadar çok düşünmek iyi değil. Endişelerin mi var?" Kaşlarını kaldırıp koyu kızıl ve dağınık saçlarının arasından bana baktığında doğru düzgün görmese de gözlerimi kaçırdım ve hafifçe omuz silktim.

"Biraz.." Sesim mırıltı gibi çıksa da ortamın sessizliği sesimi çok net duyurmuştu. Lucien hafif gülüp saçlarımı karıştırdı ve derin bir nefesi içine çekip göğsünü kabartırken beni yönlendirerek yürümeye başladı. 

False Kings in the heart/ CHANBOK -ARA VERİLDİ-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin