Keyifli okumalar.
***
Bizi biz yapan şey neydi? Ne kadar doğru yolu bulsak da yanlış şeyler yapardık. Ne kadar büyük düşünsek de hiç o düşüncelerimizi gerçekleştiremezdik. İmkansız olduğundan değildi; Düşüncelerimiz sadece düşünce olarak kalırdı; önemli olan o düşünceyi harekete dökmekti ki bunu genellikle kimse yapamazdı.
Beni ben yapan şey, düşüncelerim değil yaptığım seçimler, verdiğim kararlardı. İçinde nasıl birisi olursan ol, için sadece seni ilgilendirirdi ve senin nasıl bir insan olduğunu belirten şey eylemlerindi.
Şu an, bana birisini öldür deseler yapamazdım çünkü katil olamazdım ama korkudan kabul edip öldürseydim ne kadar isteyerek yapmasam bile katil olurdum. Bu yüzden içimizde olanlar değil, yaptığımız eylemlerdi kaderimizi yazıp bizi biz yapan.
Şu an ne hissediyordum? Bedenim büyük bir korkunun kölesi olmuş, yalnızlığın egemenliği altında titriyordu. Doğru, ben Felix değildim ama Aaron da değildim. Yine de Aaron olmak belki de benim şansımdı ve bu isimi kullanarak bir şeyler yapabilirdim.
Karşımda bana şaşkınca bakan Cha kyung ve kim olduğunu bilmediğim ama keyifle bakan çocuğa baktım. Çocuk desem de benden büyük duruyordu yine de 30 yaşına geldiğini düşünmüyordum.
"Saçmalama, sahte kimliktir. Gidip kontrol ettir." Cha kyung çatılı kaşlarla dişlerinin arasından konuşurken muhtemelen yanlış kişiyi kaçırdığı için sinirlenmişti. Tırnaklarım avuç içime batıp kendimi sakin tutmaya çalışırken çenemi sertçe tutup kendisine bakmamı sağlayan Cha Kyung'a nefesimi tutarak baktım. Saçlarımı gözlerimden çekip yüzümü açığa çıkarırken zaten bundan rahatsız olan ben kaskatı kesilmiştim.
"Sikeyim! Bir işi de düzgün yapın!" Yana savrulan yüzüm başımın acımasına sebep olurken Cha kyung öfke ile oradan oraya yürüyordu. Yanaklarımdan süzülen yaşlarım usulca çenemden bacağıma damlarken başımı kaldırmadan karşımdaki sandalyeye oturmuş ifadesiz bir yüzle beni inceleyen adama baktım.
Siyah saçları vardı, kediye benzeyen kısık gözleri ince dudaklarına rağmen sert yüz hatlarının oluşturduğu otoriter bir havası vardı. Üstüne giydiği kolsuz bluzu kol kaslarını gözler önüne sererken tek düşündüğüm saniyesinde beni öldürebilecek bir gücü olduğuydu.
Kapının açılması ile bakışlarım anında oraya dönerken hafif kilolu ve orta yaşlarda duran adam elindeki birkaç kağıtla hızla önümde rahatça oturan çocuğa yaklaştı. Şimdi her şeyin kesinleşeceğini anlayıp nefesimi tutarken çocuk elini uzatmıştı ki Cha kyung sinirle kağıtları alıp bakmaya başlayınca çocuk ilk gözlerini kapatıp sakinleşmek adına nefes aldı ve hafif alayla gülüp Cha kyung'a baktı.
"Bu sabah Kore'ye gelmiş?" Kaşlarını kaldırıp şaşkınca kağıtlara bakarken seslice yutkundum ve huzursuzca yerimde kıpırdandım. Pekala, şimdi rol yapma vaktiydi. Madem işler istediğim gibi gitmemişti o zaman işlerin istediği yönde gitmeliydim.
ilk önce dudaklarımı aralayıp sanki bir şey diyecekmişim gibi kapattım bu hareketim her bir hareketimi dikkatle izleyen çocuğun dikkatinden kaçmamıştı. Ardından sessizleşip kararsız bir görünüm kazanırken huzursuzca yerimde kıpırdanıp bu sefer dudaklarımı araladım.
"Sürekli Felix diyip duruyorsunuz ama o kim onu bile bilmiyorum. Neden beni buraya getirdiniz?" Çekingen çıkan sesim az önceki cesur halime fazla karşıttı. Birkaç dakika Felix gibi davranmak bile istemeden bana bir cesaret vermişti. Muhtemelen az önceki Felix gibi davranmam ve şu an birden başkasına dönüşmem onları kuşkuya düşürecekti ve düşürmüştü de.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
False Kings in the heart/ CHANBOK -ARA VERİLDİ-
FanfictionGlances serisinin 3. Kitabıdır. Kalbe birden çok kişi girip çıkabilirdi, birden çok kişiye aşık olabilirdik. Burada önemli olan şey, kalbindeki tahta oturan kişiydi. Sonradan girip de çıkmayan, seni özgür bırakan ve verdiğin kalbi yaşatan kişiydi. ...