Iyi okumalar<3
***
Kafese kapatılmış bir kuş gibiydim daima. Özgürlük en çok düşkün olduğum şey olsa bile önceden Felix için kapatırdım kendimi kafese, şimdi ise değer verdiğim herkes için. Anladım ki, ne kadar çok kişiye değer verirsen o kadar çok kafese kapatırdı insan kendini.
Bir gün kafesimin kapısı açılsa bile çıkabilir miydim bilmiyorum. Evet, özgür olmayı çok istiyorum ama daha önce hiç özgür olup uçmadım ki ben. İçimde hem kafesten çıkmak isteyen, hem de uçmaktan korkan bir kuş vardı ve ne olacağına karar veren ben bile değildim.
Korku bedenime bir zehir gibi anında yayılmıştı ve üstümdeki zayıflamış bedenin bana uyguladığı güç, kesinlikle normalden fazlaydı. Göğsüm gittikçe acırken ne olduğunu anlayamadım. Onu durdurmak için ellerimi omuzlarına koymamla inleyerek geri çekilmişti. Gözlerimi hızla açıp nefes nefese Chan'a baktığımda yanığı tuttuğumu fark ederek endişeyle ona baktım. Canını yakmış olma düşüncesi bile gözlerimden yaşların daha çok akmasına sebep olurken "Hyung.." diye titreyen sesimle mırıldandım.
Bir eli omzunda derin nefesler alırken başı öne eğikti. Birkaç adım geri giderek korkuyla kapıya yaklaşırken neler olduğunu anlayamıyordum bile. Korku tamamen aklımı sapa sarmıştı; ne şu an ne yapacağımı düşünebiliyordum ne de ona ne olduğunu. Sanha'nın bir şeyler söylediğini zar zor hatırlarken ne söylediğini bile hatırlamayacak kadar dehşet yaratmıştı o iki çift göz.
Titreyen dudaklarımı birbirine bastırıp titrek ve sık nefesler alarak parmaklık olan kapıyı sıkıca tutarken Chan başını kaldırıp bana kızarmış gözleriyle baktı. Bu bakışları tanımıyordum ben, o bana asla böyle bakmazdı.
"Öldüreceğim seni." sıktığı dişlerinin arasından söylediği cümleyle gözlerim büyürken tekrar ayağa kalkıp üzerime atılınca anında kendimi dışarı atarak kapıyı kapattım. Deli gibi titreyen ellerimle bir türlü kapıyı kilitleyemezken Lexi'yi çağırmak için araladığım dudaklarım kapıya çarpan bedenle anında kapandı.
İrkilip büyümüş gözlerimle hemen dibimde bana ölümün gözleriyle bakan adama bakakaldım. Boynumdan tutup beni kendine çekerek kapıya yapıştırdığında acıyla inlerken bir ellerimi anında ellerine çıkartarak boynumdan çekmeye çalıştım.
Ben kendimi çekmeye çalıştıkça o beni demire daha çok yapıştırırken acıyla çırpındım elleri arasında. Bakışlarım gözlerini buldu tekrar. Bir gözü morarmıştı ve gözlerinin beyazlığı kırmızıya dönmeye başlamıştı. Sanki bir madde almış gibi görünüyordu ki o nefretin hedefi olmak, ölüme beni daha çok yaklaştırıyordu.
"Hepinizi Geberteceğim!" Adeta yüzüme kükrercesine bağırarak söylediği şeyle kollarını tutarak zorla çekmeye çalıştım. Nefesim artık yetmiyor, boğazım kırılacakmış gibi baskıyı arttırıyordu.
Ellerinin arasında tam anlamıyla can çekişerek beni bırakması için ağlarken nefes almayı geçtim inleyemiyordum bile. "Lütfen..benim." Demeye çalıştım ama birkaç hırıltıdan başka bir ses çıkmadı. Koluna zorla vurup çekmeye çalıştım ama o bana iğrenerek bakmış ve o da demire yaklaşarak dibime girmişti.
"Geber orospu çocuğu!" Dudaklarım aralandı, başıma doğru yükselen bir basınç ciğerlerimi parçalamaya başlarken ellerimi kollarından çekip demiri sıkıca tuttum ve ayaklarımı da demire koyarak kendimi geriye itmeye çalıştım.
Ölecektim, onları burada tek başlarına bırakıp ölene kadar işkence göreceklerini bilerek burada ölecektim. Gözlerim kararıp bilincim sarsılmaya başlarken kulaklarım uğuldamaya başlamıştı. Belki de şu an tek iyi şey o nefret dolu bakışları görememekti. Uyuşmaya başlayan ellerim Demirden kayıp iki yanıma düşerken son kez dudaklarımı oynatmaya çalıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
False Kings in the heart/ CHANBOK -ARA VERİLDİ-
FanficGlances serisinin 3. Kitabıdır. Kalbe birden çok kişi girip çıkabilirdi, birden çok kişiye aşık olabilirdik. Burada önemli olan şey, kalbindeki tahta oturan kişiydi. Sonradan girip de çıkmayan, seni özgür bırakan ve verdiğin kalbi yaşatan kişiydi. ...