d o k u z

816 39 10
                                    

Medya: Jaymes Young - Moondust

* * *
Ondan bir cevap beklercesine gözlerimi ayırmıyordum gözlerinden. Parçalanmış bakışları yüzünden neredeyse oturup ağlayacak duruma gelmişken sırtını döndü bana.

O an kalbimde bir delik açıldığını hissettim. Kimsenin göremediği, dokunamadığı, fark edemediği ve fark etse de belki de hiç umursamayacağı bir delik.

Bakışlarımı ıslaklık sebebiyle kıvırcıklaşmış saçlarından alıp geniş omuzlarına doğru indirdim.

'Batuhan da mı umursamazdı peki?'

Gölgemin üstüne düşen gölgesi, adım adım uzaklaştı. Ardında bıraktı beni, kendi çıkardığı yangının içinde. Ben verdim kibriti ona, o da çaktı nihayetinde.

Giriş, gelişme hikaye. Sonucunda geceyi parkta yalnız tamamlamak üzereydim. Kalktığım salıncağa geri çökerken onun boş bıraktığı salıncağa ilişti gözlerim. Kulaklıklarımı takıp playlistimden rastgele bir şarkıyı oynattım.

Galeriye girip onun fotoğrafıyla karşı karşıya kaldığımda artık patlamaya hazır bir bomba gibiydim. Sessiz gözyaşlarım hıçkırıklara karıştı ardından. Ne kadar küçüldüğümü ve verdiğim o kadar emekten sonra nasıl da hepsini bir anda kaybettiğimi fark edince güldüm halime.

Çalan telefonumu kapatırken eve doğru ilerlemeye başladım. Arayan annemdi ve ben tüm bunlardan sonra daha fazla bir olay kaldıracak durumda değildim. Anlayışlı karşılamazdı çünkü meraktan kendini yiyip bitirdiğine emindim.

Şimdi ben nasıl boğulmazdım bu dalgalar arasında? Nasıl kurtulurdum bu yamaçlardan?

Göğüs kafesimi saran yangını irislerimde hissederken ani bir hamleyle telefonun ekranında gezindi parmaklarım. Telefon usul usul çalarken Batuhan'ın sesini duymayı bekliyordu kulaklarım. İçimdeki heyecanı ve gerginliği bir nebze olsun hafifletmek istercesine derin derin nefesler alırken telesekreterin sesiyle yüzleştim. Bu kadarını da hak etmiyordum. Fazla acımasız davranıyordu.

Sesli mesaj bırakacaktım. Duygularımı gizlemekten bıkmıştım artık. "Batuhan," diye sözlerime giriş yaparken titreyen sesime yabancı değildim. "Bu kadar kolay mı senin için silip atmak? Bu kadar mı kırdım seni. Gel diyorum göğüsüne yaslanmaya ihtiyacım var. Özür dilerim ben. Her şey için."

Bazen yaslanacak bir göğüse ihtiyaç duyabiliyordum. Şiddetle. Ve bu tam da o anlardan biriydi. Arkadaşlarım vardı ama hepsi de halimi sorgulardı, bir yığın soru yağmuruyla karşı karşıya kalmak şu an isteyeceğim son şey olabilirdi.

Yersiz yurtsuz gibi hissediyordum. İnsan birini yurt edinip o kişi de gidince böyle hissediyordu demek ki.

Bıraktığım sesli mesajdan sonra hala geri dönmemişti ve bu beni daha fazla tüketiyordu.

"Bara gideceğim. Eğer barda değilse de evine," dedim kendi kendime. Gözlerimi silip adımlarımı hızlandırdım.

Ana caddeye çıktığımda soluk soluğa kalmıştım. Kaybettiğim her saniye aleyhime işliyordu sanki. Travmaya yetişmek için daha hızlı koşarken "hey hey dur!" diye bağıran panik dolu sesi işitmemle yere savrulmam bir oldu. Acıyla inlerken sızlayan bileğimi tuttum.

Kapüşonlu çocuk bisikletten inip aceleci adımlarla yanıma gelirken sürekli sitem etmeyi de ihmal etmiyordu. "Biraz sağına soluna baksana be kızım!" Yanıma çömelip "hadi kaldıralım seni bakalım," diyerek hafifçe kolumu tuttu.

"Bir özür dileseydin bari," dedim öfkeyle kolumu ondan uzaklaştırarak. "Senin yüzünden acı çekiyorum burada."

Sakinleştirmeye çalışır gibi bir ses tonuyla konuştu. "Hatalı olan sendin ama ben yine de özür dilerim."

"Eğer bana bir taksi bulursan affedebilirim çünkü sayende geciktim."

"İstersen ben de bırakabilirim," dedi gözüyle bisikletini işaret ederek.

Yapmacık gülümsememi yüzüme yerleştirip "ah teşekkür ederim nazik teklifin için," dedim dalgavari bir şekilde. "Ama yok sağol."

Ufak bir kahkaha attı. "Cidden fena sürücü değilimdir. Tabi önüme dikkatsiz insanlar çıkmadığı sürece."

Aslında ne kaybederdim ki? Yeterince zaman da tüketmiştim zaten.

Düşünceli bakışlarımı yakalayarak konuşmaya devam etti. "Tabi ki sen bilirsin ama acelen var gibi durduğu için teklif ettim ben. Gözün önünü görmüyor baksana. Bu kez bisikletle çarpıştın, bir dahaki seferi bilemiyorum artık."

İç çekerek başımı salladım. Nazikçe kolumu tutarak kalkmama yardımcı oldu.

"Teşekkür ederim ama sızı kalmadı gayet iyiyim yani," dedim inanması için elimi hareket ettirerek.

"Oh şükür, vicdan azabı çekmeye devam edecektim yoksa."

Başından çıkarıp verdiği kaskı taktım. Bisiklete yerleşip ellerimle bisikletin arkasına tutununca ufak bi bakış attıktan sonra "nereye gidiyoruz?" diye sordu.

"Barlar sokağı."

Hiçbir şey demeden bisikleti sürmeye başladığında kaybetme korkusuyla yine yüzyüze geldim.

Ya onu tamamen kaybedersem? Hatta kaybetmişsem? Yetişemezsem, yitirirsem...

Yağmur çiselemeye devam ediyordu. Nihayet barlar sokağına geldiğimizde hızla indim bisikletten.

Kapüşonlu çocuk bıkkın bir şekilde seslendi. "Dikkat et ya, dikkat!"

Lafını kulak ardı ederken Batuhan'ın çalıştığı bara doğru aceleyle adımladım. Kalp atışlarım yine hissedilir dereceye yükselmişti ki onu gördüm.

Neon ışıklar hala ıslak olan saçlarına vurmuştu ve gecenin karanlığı yüzünün bir kısmına yayılmıştı. İzlenildiğini hissetmiş olacak ki kaldırıma odaklanmış bakışları yukarıya doğru tırmandı ve geldi tam irislerimde durdu.

"Pardon ama kaskım sende kaldı."

"Ah geldim Batuhan! Burada mısın?"

Ortama hüküm süren sessizliği bozan bisikletli çocuk ve bardan çıkan sarışın kızda dolandı gözlerim.

Kalbim ezildi. O kızı tanıyordum ve ne istediğini biliyordum ama asıl önemli olan o kızın ne istediğini Batuhan da biliyordu.

* * *
Merhabalar!

Yorumlarınız ve beğenileriniz benim için çok kıymetli. Lütfen bunları benimle paylaşın. Hepinizin bayramını kutluyor ve kocaman öpüyorum ❤️

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 25, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

barmen | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin