25

13.4K 1.2K 174
                                    

Zahir amcanın sarf ettiği sözlerle tüm bedenimi öfke sararken kırgın gözlerle babama baktım.

Bakışlarım diğerlerine takıldığında ikisi dışında kimsenin haberinin olmadığını anlamıştım. Ama bu fazlaydı, çok fazlaydı.

Sorun beni o adamla yan yana getirip bir şeyler planlamaları değildi. Sorun bunu hepimizden gizli yapmalarıydı. Aslan amcamın onlara sinirle bir şeyler dediğini duyarken abimler ayağa kalktı. Burada daha fazla bulunmamak için çantamı da alıp ayağa kalkacakken babamın konuşmasıyla duraksadım. ''Mila yemin ederim, benim de sonradan haberim oldu.''

Ona daha fazla bakmadan herkesi arkamda bırakıp lavaboya doğru gittim. Kimsenin olmamasını fırsat bilerek aynanın karşısına geçtiğimde ne düşüneceğimi bilmiyordum. Zahir amca, şu anlık benim için bir yabancıydı ama babam? Ne olursa olsun, öğrendiği ilk an bana sorması gerekmez miydi?

Evet, o adamın çabucak sonunu getirmek istiyordum. Zahir amcanın yaptığı planı önceden bilseydim belki buna kendimi hazırlayabilirdim. Hiç mi beni düşünmüyorlardı? Hayatımızı karartan adamla bugün, burada karşı karşıya gelmek isteyip istemediğimi bile sorgulamamışlardı.

Bu ailede en son kırılacağım kişinin babam olacağını düşünürken tam şu an boğazımı düğüm düğüm eden şey, yanıldığımı gösteriyordu.

Dudaklarımdan histerik bir gülüş firar ederken bu gece, kendi işimi kendimin göreceğini anlamıştım. Beni küçük bir kız çocuğu olarak görüyorlardı. Belki küçük bir kız çocuğu olabilirdim ama kendi başının çaresine bakmış kız çocukları, evrendeki en güçlü varlıklardı; bunu unutuyorlardı.

Zihnimde birkaç dakika içerisinde oluşturduğum planla hızla lavabodan ayrıldım. Abimlere hâlâ lavaboda olduğuma dair bir mesaj atarken Rıza'nın dikkatini nasıl çekeceğimi düşünüyordum. Bizimkilere şöyle bir bakış attığımda masada sadece büyüklerin kaldığını gördüm.

Yapacağım şey, bende kusma hissi uyandıracak olsa da sakin adımlarla Kılıç Bey'in yanına ilerledim. Masaya vardığımda Rıza'yı daha yeni görüyormuş gibi duraksayıp yüzüme rahatsız bir ifade yerleştirirken sahte bir gülümsemeyle Kılıç Bey'e döndüm. "Oldukça güzel bir davet Kılıç Bey, tebrik ederim."

Ne için tebrik ettiğimi bile bilmiyordum ama onun yüzünde bu övgüden sonra gururlu bir ifade oluşmuştu. Daha sonra yalancı bir kızgınlıkla kaşlarını çatıp konuştu. "Milacığım, ben senin amcanım ama bey yakışıyor mu hiç? Ayrıca teşekkür ederim, davet Derya'nın fikriydi."

Davetin neden bu kadar rezil olduğu anlaşılırken yüzüme mahcup bir ifade yerleştirdim. "Pekâlâ, Kılıç amca." Bu ona ilk ve son amca deyişimken memnunca sırıttı.

Rıza denilen herifle içli dışlı olan birine amca demek Aslan amcama hakaret olurdu.

Biraz daha durduktan sonra yeniden yalandan övgülerimi sunup masadan ayrılırken konuşma boyunca Rıza'nın gözlerini üzerimde hissetmiştim. Hiçbir tarafa dönmeden salondan ayrıldığımda asıl amacım, onun yalnız olduğumu düşünüp peşime takılmasıydı. Bu işin uzayacağını düşündüğüm için ne olur ne olmaz diye abimlere dış kapının orada olacağımı, bir kısmının Rıza'yı gözetlemesini, diğer kısmının dış kapının orada görünmeden durmasını anlatan bir mesaj yazmıştım.

Bu adama hiçbir şekilde güvenmiyordum ve işimi sağlama almalıydım.

Bir süre telefonla ilgileniyormuş gibi yaparken işittiğim ağır adım sesleriyle dudağımın kenarı zaferle kıvrıldı. O önümde durana kadar başımı telefondan kaldırmadım. Nihayet önümde dikilip bana seslendiğinde onun burada olması beni korkutuyormuş gibi telaşa kapıldığımı belli ettim. "Burada tek başına ne arıyorsun, güzel torunum? Yoksa sevgili ailen seni yalnız mı bıraktı?"

Ben KimimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin