Uyku ile uyanıklık hâli arasındaydım. Uzaktan gelen kısık sesleri, uğultu şeklinde duyarken yavaşça gözlerimi aralamaya çalıştım. Boğazımdaki ve başımdaki ağrı nüksederken yaşananlar birer birer zihnime dolmaya başladı. Gözlerimi sıkıca yumdum. İyi halt ettin Mila! Her zamanki gibi umursamaz olup yoluma devam etmeliydim işte. Beni düşüncelerimden ayıran az önceki kısık seslerin yükselmesi olurken seslerin bulunduğum odanın kapısından geldiğini anladım.
"Hayır dedim, Deniz! Sen taşıyamazsın. Elini bile sürdüğünü görmeyeceğim." Sesinden kim olduğunu çıkaramadığım kişi, Deniz abiye ufak tehditlerini savururken birkaç gülüş sesi duydum.
"Hadi ya, abi sen şimdiden mızıkçılık yapmaya başladın ama ben de onun abisiyim, taşırım da." Deniz abinin alaylı sesinden sonra enseye olduğuna yemin edebileceğim bir şaplak sesi duymuştum.
"Siz birbirinizi yiyebilirsiniz. Ben içeri geçiyorum." Bu defa ikisinden farklı bir ses duyunca odaya yaklaşan adım seslerinden o içerinin burası olduğunu fark etmem kısa sürmüştü.
Zekânın bir kısmını şöyle kenara köşeye bırakabilirsin, Mila! Ağırlık yapmasın.
Kapının açılmasıyla eş zamanlı bakışlarım oraya dönünce bu adamın kitapçıdaki adam olduğunu anladım. Ufak bir tebessümle kenardaki sandalyeye oturduğunda onu izliyordum. Ne yapacağını bilemiyor gibiydi. Heyecanla sandalyeden kalkıp benim hâlâ onu izlediğimi görünce elini ensesine atıp geri oturdu. Tam beş dakikadır ağzını açıp kapıyor, sanki bir cümle söylese onu yiyecekmişim gibi davranıyordu.
En sonunda dayanamayıp ben söze girdim. " Neden kıvranıp duruyorsun?" Konuşmamla saçlarımda olan bakışlarını gözlerime indirdiğinde yutkunduğunu işittim. "Geçmiş olsun." Diye fısıldadı. Bakışlarım onda gezinirken yüz yapısının muhtemelen abisi olan adama benzediğini fark ettim. Gözleri ise ne kahverengiydi ne de yeşil. Daha fazla milleti dikizlemem gerektiğine karar verip bakışlarımı ondan çektim.
Bakışlarım yeniden açılan kapıya düştüğünde Deniz abi ve ekürilerini görmüştüm. Deniz abiyi görünce içimde ufak da olsa rahatlama hissi oluşmuştu.
Tanımadığım insanların yanında kendimi çok rahatsız hissediyordum.
Cihangir denen it herif bakışlarını yerden kaldırmadan az önceki adamın yanına oturduğunda birbirlerine aşık aşık bakan (!) Deniz abi ve diğer adamı izliyordum. Sahi isimleri neydi şunların, böyle seslenmek yoruyordu.
Bu karışıklığı gidermek adına kuruyan dudaklarımı ıslatıp araladım. "İsimlerinizi öğrenebilir miyim?" Herkesin bakışları bana dönünce yanlış bir şey söylediğimi düşünüp rahatsızca kıpırdandım. Bakışlarımı Deniz abinin yanındaki kara gözlü adama çevirdiğimde kendini gösterip sırıttı. " Benim mi?" Heyecanlı çıkan sesine anlam veremezken göz devirdim, nereden çatmıştık!
"Hayır Deniz abiye soruyorum ismini." Alaylı çıkan sesimle bozulunca Deniz abiyi dürtmesini şaşkın gözlerle izliyordum. Ne yaşanıyordu şu an, hangi köyün delisi oğlum bunlar?
Deniz abi dayanamayıp büyük bir kahkaha patlatırken diğer ikilinin de gülüş seslerini işittim. Elimi alnıma vurup yeniden ona döndüğümde sonunda anlamıştı sanırım. Diğerlerine bana atsa altıma edebileceğim bir bakış atıp bana döndü. "Ben Sıraç Ali, bu yav- yani bu da kardeşim Miraç." Kardeşinin kendine attığı bakışları takmazken bir tepki beklercesine bana bakıyordu.
Ufak bir baş hareketiyle anladığımı belirtip Deniz abiye döndüm. "Deniz abi, ne zaman çıkıyorum?" Deniz abi ona her abi dediğimde olduğu gibi bana içten bir tebessüm bahşedip yanıma geldi. Yatağın kenarına oturdu. "Çıkabiliriz istediğin zaman güzelim, nasıl hissediyorsun kendini? Tam bir gündür uyuyuyorsun bu arada." Bu kadar uyumamın sebebinin sakinleştirici olduğunu bildiğim için sorgulamadan iyi olduğumu belirttim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ben Kimim
Teen Fiction"Geçimsizim bugünlerde Kimsesizim bu yerlerde Değersizim bu ellerde Gölgesizim her gün her yerde.." Kulaklarımdan girip ruhuma sızan eşsiz melodiyi dinlerken bir kez daha yalnızlık duygusu benliğimi esir altına aldı. Acı bir tebessüm ettim, hayata k...