ikinci bölüm

1.8K 235 149
                                    

"Hangisi? Zümrüt olan değil mi?" Diğer gerdanlığı kutusuna koyup zümrüt olanı takması için Yujun'a verdi omega. İnce parmakları ortadaki, en büyük zümrüt taşın üzerinde geziniyordu. "Tıpkı prensimin gözleri gibi."

"Evet efendim."

Kapı çalındığında Jimin, hizmetlisine kapıya bakması için işaret verdi. Kendisi hâlâ aynadaki yansımasına bakıyordu. Umuyordu ki Prens Kim Taehyung da onun için özenerek seçtiği kıyafetini ve takılarını severdi. Ayrıca bugün saçlarını açık bırakmıştı. Prensinin dün geceki gibi saçlarıyla oynamasını istediğinden bilerek yapmıştı bunu.

"Günaydın Jimin. Gerçi, günaydın demek ne kadar doğru olur bilemedim."

Jimin annesinin sözlerinin canını sıkmasına izin vermedi. Oldukça neşeli bir şekilde, salına salına gitmişti yanına. Her zamanki donuk bakışlarıyla onu inceleyen alfayı selamlamıştı hemen.

"Size de günaydınlar anneciğim. Ziyaretinizi neye borçluyum?"

Bayan Park, arkasındaki betaya dışarı çıkmasını söyledi. Beta ise Jimin'in izin verip vermediğini kontrol etmek için gözlerinin içine bakmıştı. Omega, annesini onayladığında Yujun selam verdi ve alelacele ayrıldı odadan.

"Cüreti her seferinde beni öfkelendirse de sana böylesine bağlı olan bir hizmetlinin olması içimi rahatlatıyor."

Jimin gülümsedi. Annesini yatıştırmak adına "Kızmayın ona." demişti, huzur veren bir ses tonuyla. "İşini düzgün yapmaya çalışıyor. İzin verin, yapsın."

Bayan Park kafasını salladı. Tavrı umursamazdı. Kendisine şarap doldururken buraya gelmesinin asıl nedeni hakkında konuşmaya başlamıştı:

"Sabah erkenden uyanıp bizimle kahvaltı etmeni isterdim. Bir tek sen uyanamamıştın. Taehyung seninle kahvaltı yapmak istediğinden bizimle yemedi."

"Özür dilerim." dedi omega mahcup bir edayla. "Yol yorgunluğundan olmalı. Bir daha yaşanmayacak, söz veriyorum."

Bayan Park oğlunu baştan aşağı süzdü. Kırmızı şarabından kısa bir yudum aldıktan sonra dudaklarını birbirine bastırmış, Jimin'e doğru yürümüştü.

Genç omega sertçe yutkundu. Bakışlarını yere indirdi. Göğsü heyecandan ve endişeden hızla inip kalkıyordu.

"Yüzüme bak lütfen Jimin." Oğlu, istediğini yapıp yüzüne baktığında konuşmasına devam etti: "Ne bu hâlin? Neden benden bir şey gizliyormuş gibi davranıyorsun?"

"Ben... Ben sizden hiçbir şey gizlemiyorum anne."

"Gizliyorsun." Boş olan eliyle omeganın ipek saçlarını okşadı. "Sevgili Jimin, benden hiçbir şeyi gizleyemeyeceğini unutuyorsun bazen. Bu beni şaşırtıyor doğrusu."

Jimin derin bir nefes alıp verdi. Pes etmiş, kafasını olumlu manada sallamıştı usulca. Bir anlığına annesinin haberi olmadığını düşünmüştü. Sonuç olarak kendi saraylarında değillerdi fakat yine, bir şekilde, öğrenmişti.

"Prensim uyumadan önce beni görmek istemiş. Onu nasıl geri çevirseydim efendim?"

"Yalnızca görmek istemiş, öyle mi?"

"Sohbet ettik, o kadar." Annesinin elini tuttu. Dudaklarına çok hoş bir tebessüm hakim olmuştu. Mutlu olduğu her hâlinden belli oluyordu. "Biliyorum bu evliliği siz istemediniz. Ben de çok istekli değildim lakin gelin görün ki ikimiz de buradayız. Birkaç gün sonra Prens Kim Taehyung ile evleneceğim. Aile olacağız. Lütfen benden evleneceğim adamdan nefret etmemi istemeyin. Yapamam zaten. O kadar kibar, o kadar düşünceli bir beyefendi ki kendisine somurtmak günah sayılmalı! Ayrıca... Benden hoşlandığı kanısındayım."

If Loving You is WrongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin