Dua faslı bittikten sonra herkes kollarını birbirinden ayırdı. Tanrılarının huzurunda bir bütün olduklarını göstermek maksadıyla birlikte dua ederken herkes kol kola girerdi.
Bugün tapınakta Prens Taewon için toplanmışlardı.
Henüz kimse prensin tam olarak ne sebepten öldüğünü bilmiyordu. Tabi halk da.
Tapınak yavaş yavaş boşalmaya başladı. Küçük çocuğun cansız bedeni götürülmüştü. Yakılacak, güneş batar batmaz tapınağın en yüksek bölümünden külleri doğup büyüdüğü şehre saçılacaktı.
Oğlu götürülürken yeni bir ağlama krizi geçiren Nabi alfasının kollarına sığındı biçare. Seokjin düne göre daha iyi hissediyordu. Babası böyle bir zamanda güçlü kalan tarafının o olması gerektiğine dair uzun bir konuşma yapmıştı dün gece. Bir alfaya yakışır bir şekilde davranmalıydı! Zayıflık göstermemeliydi.
Jimin aralarındaki tatsızlığa rağmen Nabi'yi o hâlde görünce üzüldü. Yüzünün düştüğünü gören prens saçlarını okşamış ve sonrasında öpmüştü.
"Hadi biz dönelim."
Omega kafasını salladı. Orada değilmiş gibiydi, sanki aklı başka bir yerdeydi. "Olur."
Tapınağın önünde toplanan halkın ismini haykırdığını duydu. Bu onu biraz olsun neşelendirmişti. Yine de gülümsemek hiç olmadığı kadar zordu onun için şu an. Zoraki bir tebessüm yerleştirdi kalın dudaklarına. Ardından önüne dönmüş, adımlarını hızlandırmıştı. Bir an önce arabaya binmek istiyordu. Taehyung şaşkınca izlemişti omegasını.
Arabaya binmeden önce yeğeni için başsağlığı dileyen halkına el salladı o da. Yola çıkmışlardı. Usulca tam karşısında oturan omegayı seyretmekteydi. Evvela bu garip hâlini Taewon'un kaybına yormuştu lakin farklı bir şey olduğunu sezmişti artık.
"Neye canın sıkıldı senin?"
Jimin'in kalbi korkudan hızla atmaya başladı. Gerginliğini gizlemek adına gülümsemeye çalışıyordu.
Omuz silkti. "Neye olacak? Tüm bu yaşananlara canım sıkıldı."
"Başka bir şey daha var sanki, canını sıkan..?"
Omega sertçe yutkundu. Prensin aklından geçenleri bilme ihtimali bile tüylerini diken diken ediyordu. Bu yüzden kendine tembihledi: Prensin yanında daha temkinli davranacaktı.
"Benim için endişelenmeyin." dedi, baktıkça insanın içine huzur veren gülümsemesinin arasından. Sesi de bir ninni gibiydi sanki. "Gayet iyiyim ben. Olanlara üzüldüm o kadar. Keşke bunların hiçbiri yaşanmasaydı lakin elden ne gelir."
Taehyung yerinden kalktı ve omegasının yanına oturdu. Güzel yüzünde gezdirmişti uzun parmaklarını nazikçe. Jimin, prensin dokunuşlarıyla gözlerini yumdu. Taehyung alnını öpmüş, bedenini kendine doğru çekmişti iyice.
"Sıkma canını. Bu kötü günler de geçecek... Nabi ile en uygun vakitte konuşacağım, bir daha seni Taewon'un ölümünün nedeni olmanla itham ederse sonuçlarının kaldıramayacağı kadar ağır olacağını söyleyeceğim. Kalbini ferah tut sen, olur mu?"
Jimin kafasını salladı. Gözleri dolmuştu. Başını prensin omzuna yasladı. Ellerini birleştirmişti. Taehyung bu defa omegayı gece kadar siyah olan saçlarından öptü. Hâlâ ona karşı herhangi bir şey hissettiği yoktu elbette ancak Jimin'i böyle üzgün görmeye de dayanamıyordu. Ayrıca, evlendikleri gün omega alfasına, yani ona, emanet edilmişti. Jimin'i hiçbir zaman hakikaten sevmeyecek olsa bile ömrünün sonuna kadar onu korumakla mükellefti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
If Loving You is Wrong
Fanfiction"Aşk o sarayda lakin Prens Kim Taehyung'ta değil sevgili Jimin. Doğru kişiyi bulursan eğer senin kederin son bulacak ve ikinizin de kaderi yeniden yazılacak." Seme!jk omegaverse jeonjungkook&parkjimin