❧İyi okumalar aşklarım. Bölümü okudum ama yazım yanlışı olabilir, kusura bakmayın. 𓁙֎Aşkolar burayı kesinlikle okuyun, önemli bir detay var burada. Özellikle yazı stilini değiştirdiğim yerde.
🍷
Yağmur şiddetini giderek arttırıyordu. Her nefesimi verdiğimde soğuğun etkisiyle çıkan buhar, havada asılı kalıp bir süre sonra yok oluyordu. Adımlarımı giderek bara yol alan yere hızlandırdım. Soğuktan donan ellerimi cebime yerleştirdim. Helen beni merak ediyor mudur? diye kendime sordum. Birkaç gündür ortalıkta yoktum. Sebebinin altında birçok şey yatıyordu.
Barın kapısını açtığımda bar koltuğunda oturan Arda'yla göz göze geldim. Bana gelmem için işaret yaptığında elini onun münasip bir yerlerine sokmamak için kendimi zor tuttum. "Hoş geldiniz Ares Bey." dedi çirkin, mide bulandırıcı sesiyle. "Konuya gir." Bana mesaj atıp benimle önemli şeyler konuşmak istediğini söylemişti.
"Ares, cidden çok sıkıcısın. Helen nasıl sana dayanıyor?" Cebimin içindeki ellerimi daha da yumruk hale getirdim. "Helen'in adını sakın ağzına alma. Yoksa o ağzını dikicem ve bir daha konuşamayacaksın." İfadesizliğini yüzümde gezdirdi. "Nasılda korurmuş sevdiği kadını." Ellerimi cebimden çıkarıp sigarama uzandım.
"Konuya girecek misin? Sıkıldım çünkü." Yanan sigaramın ucu daha da harlandı. Bir nefes çektiğimde duman, her bir zerremde dolaştı. "Sana iki seçenek sunacağım. Ya beni iş yerine alırsın yada Helen'e tüm sırlarını gider kendim açıklarım. Helen duyunca senin bir daha yüzüne bakar mı bilemem ama bilirsin ki dost acı söyler değil mi?" Cümlesi bittiğinde kahkaha atmaya başladı. Kahkahası kulaklarımda çınladı. Sırlarım bir el gibi beni boğdu.
"Böyle bir şey yapamazsın Arda." Gözlerini kıstı. "Bunu yapmak bana öyle bir zevk verecek ki yapmak için sabırsızlanıyorum." Önünde duran içkiyi alıp içindeki tüm sıvıyı içtim. "Piç herif! Elimi senin götüne sokup ağzından çıkartırım!" Cam bardağı elimde kırılacak kadar sıktım. "O güzel ağzını niye bozuyorsun? Şimdi bana bir cevap ver." Derin bir nefes aldım. Helen zaten beni sevmiyordu, bunu duyduğunda da benden nefret edebilirdi.
"Tamam, kabul." dedim ve sözlerime devam ettim. "Helen'in yanında seni görürsem matkapla tüm dişlerini sökerim." Masaya bıraktığım sigarayı cebime attım. "Sakin ol kovboy. O senin, merak etme." Ona doğru eğildim. "Evet, o benim."
Barı terk ettiğimde yağan yağmur hızını arttırmıştı. Karanlık, çıkmaz bir sokağa girdiğimde kolumu sıvadım. Kolumda aydınlanan numaralara baktım. Sanki tuşlar koluma yansıtılmış gibi duruyordu. Kodu girdikten sonra etrafı kolaçan ettim. Kimsenin olmamasını fırsat bilerek duvara bir adam yansıdı.
Adamı tanıyordum adı William'dı, görevim hakkında bana bilgi verecek diye düşünüyordum. "James, her şey yolunda mı? Görev nasıl gidiyor? Süren gittikçe azalıyor." Sıkıntılı bir şekilde nefes verdim. "Biliyorum, William. Her şey yolunda. Umarım Helen yokluğumdan dolayı şüphelenmemiştir."
Görüntüsü o kadar netti ki yanındaymış gibi hissediyordum. Gözlerinin altındaki kırışıklıklarını gözle görebiliyordum. Saçlarında ki birkaç ak kendini belli ediyordu.
"Merak etme, kimse böyle bir şeyi düşünmemiştir. Unutma bundan kimsenin haberi olmamalı, bu yaptığın şey insanlığın hayatını kurtaracak." Kapüşonumu kafama geçirdim. "Biliyorum, kimse gelmeden gitmem gerek. Bir şey olursa bana sinyal gönder." dedim ve kolumda çıkan çarpıya basarak görüntünün gitmesine sebep oldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Kadeh (+18)
FantasyYağmur bardaktan boşanırcasına yağıyordu. Şu an ondan başka birisini görmüyor, duymuyordum. Kalbim, dışarı fırlayacakmış gibi hissediyordum. "Kalp midir insana sev diyen? Yoksa yalnızlık mıdır körükleyen? Sahi nedir sevmek Helen; bir muma ateş olm...