Sabah o nefret ettiğim alarmımın sesiyle uyandığımda içimde bazı kötü hislerin olduğunu fark etmiştim. Hyuck Renjun'le öpüşmemi istiyordu ama inanın bu hiç cazip bir fikir gibi gelmiyordu ve çok garip hissetmeme neden oluyordu. Yine de her zaman olduğu gibi Hyuck'a güvenmekten başka çarem yoktu.
Hazırlanıp önce Hyuck'a beni alması için mesaj attım. Hava karanlıktı ve bu uykusuzlukla okula tek başıma gidemezdim. Daha sonra da Renjun'e mesaj atıp okula erken gelmesini söyledim. Hyuck ona dün haber vermiş olmalıydı ki o da bu saatte uyanıktı ve mesajıma anında geri dönmüştü. Eğer Jeno ile aramızda bu plan sayesinde bir şeyler olursa ona büyük bir teşekkür etmeyi ihmal etmeyecektim.
Hyuck beni arayıp aşağı inmemi söylediğinde çantamı da aldım ve son kez aynadan kendime bakıp dışarı çıktım.
Ben gerginliğimden dolayı hiç konuşmuyordum Hyuck da sanırım kafasında planın tüm ayrıntılarını yerine oturtmaya çalıştığı için ses çıkartmıyordu ve bu yüzden sessizce okula gitmiştik. Biz geldikten hemen sonra da Renjun gelmişti yanımıza.
Hyuck derin bir nefes aldı ve "Bakın yapmanız gereken tek şey öpüşecekmiş gibi bir pozisyonda durmak" dedi. Merakla ve biraz da bıkkınlıkla "O nasıl oluyor Hyuck bizi biraz aydınlatır mısın?" diye sordum. Renjun de bana hak verdiğini belirtmek için kafasını sallamıştı. Hyuck bize göz devirerek "Bunun nesini anlamadınız öpüşecek yakınlıkta olacaksınız ama dudaklarınız birbirine değmeyecek. Hani bana kalsa tam öpüşün diyeceğim ama onu da siz kabul etmiyorsunuz yani." dedi.
"Peki Jeno bizi nasıl görecek?"
"Jeno ne zaman sen mesajlarına ya da aramalarına cevap vermezsen bana mesaj atar. Birazdan sana ulaşmaya çalışacak ama sen sakın ona cevap verme. O bana mesaj attığında da ben senin kütüphanede işin olduğu için erkenden evden çıktığını söyleyeceğim. Ben de bir yere gizlenirim onun okula geldiğini gördüğümde size haber veririm siz de pozisyonunuzu alırsınız. Ve sonra bum Jeno sizi görünce şok olacak bu kadar bitti."
"Hyuck sen şerefsizin önünde gi-" diyecekken telefonumun çalmasıyla konuşmam yarım kalmıştı. Jeno beni arıyordu. İki defa arayıp mesaj atmıştı ama ben cevap vermeyince tam da Hyuck'un dediği gibi ona mesaj atmıştı.
Hyuck ona cevap verdikten sonra kütüphaneye gitmemizi ve kendisinden haber beklememizi söylemişti.
Kütüphane kapısının tam karşısındaki sandalyelere oturmuştuk ve ben o kadar heyecanlıydım ki stresten bacağımın titremesine engel olamıyordum. Bunu fark eden Renjun destekleyici birkaç şey söylemiş ve sırtımı okşamıştı.
Gözlerimi kapatmış ve beynimde bir sürü felaket senaryosu kurmuştum. Jeno bizi gördüğünde hiçbir şey demeyip gidebilirdi ve bu konu üzerinde asla konuşmayabilirdi, ortada gerçekten bir ilişki olmamasına rağmen bizim adımıza çok mutlu olup bizi destekleyebilirdi ve daha birçok kötü senaryo...
Telefonumdan gelen bildirim sesiyle kapadığım gözlerimi geri açtım. Hyuck Jeno'nun geldiğini söylemişti. Korkak bakışlarla yanımda oturan Renjun'e döndüm ve titrek bir sesle "Jeno gelmiş." dedim. O ise sakin bir şekilde -Renjun her zaman sakindi ve bu beni çok şaşırtıyordu- "Tamam sakın heyecanlanıp değişik değişik hareketler yapma." dedi. Ardından bana bakıp biraz düşündü ve "Şimdi, sen elini benim enseme koy." diye devam etti. Kendi elini de benim yanağıma koyup yavaşça yüzüme yaklaştı. Dudaklarımız arasında çok küçük bir mesafe kalınca durdu ve beklemeye başladı.
Kapı açıldığında hızlıca ayrıldık. Korkmuş gözlerle Jeno'ya bakıyordum ve onun tepkisini bekliyordum ama o sadece olduğu yerde durmuş hayretle bize bakıyordu. Bir şey yapmasını istiyordum. Öylece durup bakmasını istemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
strip that down | nomin.
Fanfiction"Benim için soyun Lee Jeno." texting+story lee jeno x na jaemin