12

915 62 111
                                    

Ten çok yorucu bir günün sonunda eve gelip tam rahatlayacağını düşündüğü anda Jaemin'in odasından gelen ağlama sesleriyle beraber koşarak kardeşinin yanına gitti.

Biricik kardeşi salya sümük ağlıyordu ve buna kim neden olduysa -ki kimin yaptığını gayet de iyi biliyordu aslında- o kişiyi tekme tokat dövmeye hazırdı. Ama bir şey yapamayacağı gayet aşikârdı. Sevdiği çocuğun kardeşine zarar verseydi bu onun aleyhine bir seçim olurdu.

Zavallı Ten sayamayacağı kadar uzun bir süredir Johnny adlı umursamaz herifin tekine karşı hisler besliyordu. Ya da belki de Johnny umursamaz değildi de Ten özgüvensizliğini Johnny'e suç atarak örtbas etmeye çalışıyordu da diyebilirdik. Çünkü Johnny'nin ciddi manada hiçbir şeyden haberi yoktu.

Bir seneyi aşkın bir süredir aynı iş yerinde çalışıyorlardı. Ancak çok da samimi olacak vakti bulamamışlardı bu süre zarfında. Ten her daim onun yaptıklarını takip ediyor, onun hakkında bilgi edinmeye çalışıyor ve bir şekilde onunla samimi olmaya çalışıyordu. Ama tüm bunların yanında da tek düşüncesi "Koskoca şirkette herkes bitti benimle mi samimi olacak? Daha neler!" diyerek kendini iyiden iyiye özgüvensizleştiriyor, Johnny ile ilgili hayallerinden vazgeçmeye çalışıyordu.

Ancak bizim aptal aşığımız Ten, her şeyin farkında olduğunu düşünse de aşk onun gözlerini sevdiği kişinin de onu sevmeye başladığını fark edemeyecek kadar körleştirmişti.

Johnny daha önce de birkaç kez iş gereği konuşmuş olmalarına rağmen onu ilk olarak bir toplantıda fark etmişti. Kısa boyundan dolayı giydiği takım elbisenin içinde kaybolacaktı ve bu Johnny'e aşırı tatlı gelmiş, o günden sonra hep Ten'i izlemeye başlamıştı. O da iki ay boyunca Ten'in kendisini deli gibi sevdiğini bilmeden ona karşı kalbinde filizler yeşermesine engel olamamıştı.

Yaşını, hangi üniversiteden mezun olduğunu, ailesini, neleri sevip sevmediğini, yaşadığı yeri -karşılıklı apartmanlarda olduklarını öğrenince gerçekten çok mutlu olmuştu- her şeyi teker teker öğrenmişti Johnny. Ancak Ten'in hâlâ hiçbir şeyden haberi yoktu.

Şirket çalışanları arasında yapılan bir partide Johnny ani bir kararla Ten'in yanına gitmeye karar vermişti. O akşam ufak tefek şeylerden konuşmuşlar -daha doğrusu ikisi de heyecandan konuşamamıştı- ve aniden samimi olmuşlardı. Ancak ikisi de hâlâ birbirlerini sevdiklerini gizliyordu. Ta ki bugüne kadar.

Bugün Johnny iş yerinden hiç haz etmediği birinin, arkadaşıyla konuşurken Ten hakkında ne kadar çekici olduğunu söylediğini duymuştu. Yoldan geçerken, saniyelik bir şekilde duyduğu bu cümle Johnny'nin aşırı sinirlenmesine neden olmuş o adamın yakasına yapışmamak için zor tutmuştu kendini.

Tüm gün bu duyduğunun sinirini üstünden atamamıştı ve arabasıyla eve dönerken yolda Ten'e açılma kararı almıştı. Bu akşam onu ufak bir yemeğe çıkartacak ve ona artık içinde tutmanın mümkün olmadığı hislerini dökecekti. Lakin o da Ten gibi kendi kardeşinin berbat bir ruh hâlinde olduğunu görünce ansızın tüm planının suya düştüğünü hissetmişti. Yine de Johnny kafasına koyduğu her şeyi yapardı. Bu yüzden onu yemeğe çıkartamayacak bir durumda olsalar bile Jeno'yu Jaemin'in yanına yollamayı, Ten'i de kendi evine çağırmayı akıl etmişti.

Ten, Jaemin'e kendi deneyimlerinden yola çıkarak verdiği öğütler sırasında telefonuna gelen bildirim sesiyle konuşmasını bölmüş ve bildirimin neyden geldiğine bakmıştı. Johnny ona mesaj atmıştı. Bu, Ten için tabii ki de kalbindeki kelebeklerin hareketlenmesi için bir nedendi. Ama bu seferki sıradan bir hâl hatır sorma, iş ile alakalı bir şeyler falan değildi. Johnny Ten'i evine çağırmıştı ve önemli bir şey konuşması gerektiğini söylemişti.

strip that down | nomin.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin