Güne yüzüme boca edilen bir sürahi su ile başlamıştım. Harikaydı değil mi?
Şaşkınlıkla tepemde sinirlice bana bakan Ten Hyung'a döndüm. Yine ne bok yemiştim acaba diye düşünürken okula geç kalma ihtimalim geldi aklıma.
"Lan geç kaldım! Saat kaç hyung? YA TELEFONUM NERDE?"
"Ulan geri zekalı sabahtan beri seni çağırıyorum. Niye kalkmıyorsun?"
"Kalktım ya işte. Of telefonumu bulamıyorum. Ağlayacağım şimdi." diye yakınırken yorganımın altında buldum. Büyük ihtimalle ya dizi izlerken ya da Jeno'yu milyonuncu kez stalklarken uyuyakalmıştım.
Saate baktığımda aslında her zamanki kalkma zamanımdan birkaç dakika geç olduğunu, Ten Hyung'un yine her şeyi abarttığını fark etmiştim.
"Ya pezevenk misin sen?"
"Düzgün konuş puşt."
"YA MANYAK SAAT O KADAR GEÇ DEĞİL NİYE YÜZÜME BİR SÜRAHİ SUYU BOCA EDİYORSUN? YA KORKUDAN KALP KRİZİ GEÇİRİP ÖLSEYDİM? JENO'MA KİM SAHİP ÇIKARDI O ZAMAN?"
"Jaemin boş yapma. Kalk yatağından ve kahvaltıyı hazırlamama yardım et. Hadi."
"Jomon boş yopmo hebele hübele."
"Deli deli hareketler yapma bi' ben çarparım bir de Allah çarpar."
"Tamam şimdi odamdan defol tatlım."
"Ay çok meraklıydık odana. Bir daha seni uyandırırsam adım Ten değil."
"Hadi Hyung hadi."
Ten Hyung'u odadan kovup camın önüne geçtiğimde Jeno'nun çoktan uyanıp üstünü çıkartmaya başladığını görmüştüm. Gizlice vücudunu -sadece üst vücudunu tabii ki de- izleyip günlük dozumu aldıktan sonra işlerimi halledip mutfağa gittim. Ten Hyung her şeyi çoktan hazırlamıştı bile. Güzelce karnımı doyurduktan sonra Ten Hyung'a öpücük yollayıp evden çıktım.
Sorun şuydu ki Jeno'da benimle aynı anda apartmanından çıkmıştı. Sanırım gerçekten geç kalmıştım. Normalde ben ondan önce, hatta herkesten önce okulda olurdum. Şimdi ise normalde asla ezilip büzülürek yürümeyen ben, karşı kaldırımda aşık olduğum çocuk yürüyor diye kafamı bile yerden kaldıramıyordum.
Ama birkaç adım sonra böyle yapmanın beni çok ezik biri olarak göstermekten başka bir işe yaramayacağını fark ederek duruşumu düzelttim ve Jeno'ya ufak bir bakış attım. Çocuğun yürüyüşünden bile seksilik akıyordu...
Okula vardığımızda bahçeden de aynı anda girmiştik. Tabii bunu gören Hyuck hiç durur mu? Koşarak yanıma geldi ve "Kankaaa n'oluyo laann? Hem ilk defa okula geç geliyorsun hem de Jeno ile birlikte geliyorsun." dedi sessizce.
"Bir şey olduğu yok be Hyuck'um. Sadece geç uyanmışım biraz ve tesadüfen Jeno ile aynı anda çıktık evden. Beraber gelmiş sayılmayız aslında. O hep karşı kaldırımdaydı."
"İnsan bi' der ki benim platoniğim karşıdaki kaldırımda yürüyor zavallı zavallı, bir yanına gidip selam vereyim. Ama yok, çocuk odunun teki."
"Tabii tabii sen önce kendine sonra da Mark'a bak. Zavallı olan sensin şerefsiz. Odun olan da Mark."
"Ayh Mark..."
"Azdın mı lan düzgün sesler çıkart. Okuldayız olum."
"Ay yanlışlıkla oldu."
Hyuck'a göz devirip Jeno'ya baktığımda yanındaki Mark ile bizi izlediğini gördüm. Evet Hyuck ve ben birbirleriyle yakın arkadaş olan iki kişiye aşık olmuştuk. Sorun şu ki ben asla bir adım atamayıp öyle uzaktan uzaktan aşkımı yaşarken Hyuck çoktan Mark'a kimliğini gizleyerek mesaj atmıştı bile. Ama Hyuck bu, ağzında bakla ıslanmaz ve asla gizli iş yapamazdı. Bir şekilde Mark onun açığını yakalamış olmalıydı ki günlerdir dik dik benim geri zekalı arkadaşımı izliyordu. Şu anda da olduğu gibi.
Hyuck fark edip yine salak salak hareketler yapmasın diye izlendiğimizi ona söylemeyip hızlıca okula girdik. Jeno pek ilgilenmese bile Mark yüzünden onun da bakışlarını hissetmek biraz... Nasıl anlatsam? Heyecan verici ya da gericiydi. Aslında eminim birçok kişi aşık olduğu kişinin kendisine bakmasını hoş bir şey olarak karşılar. Ama ben öyle biri değildim maalesef. İzin verirseniz size biraz kendimden ve Jeno'ya olan hislerimden bahsetmek istiyorum. Eminim o zaman bana hak vereceksiniz.
İlk olarak ben utangaç bir insandım. Sırf Jeno karşı kaldırımda yürüyor diye, benimle hiç ilgilenmese bile ezilip büzüldüğümden anlamışsınızdır çoktan. Yani başkaları gibi sevdiğim kişinin bakışlarını üzerimde hissettiğimde özgüvenli davranıp saçlarımı falan savuramazdım. "Nereden biliyorsun daha önce denedin mi?" gibi sorular soracak olursanız da cevabım hayır. Acı verici de olsa daha önce hiçbir zaman Jeno'nun beni fark ettiğini düşünmedim. Bu yüzden denemeye fırsatım olmadı. Olsaydı bile yapamazdım zaten.
İkinci olarak da, dostum sabahın köründe kalkıp lanet olasıca bir şekilde okula geliyorum??? Kimse okulun popüler kızları/erkekleri gibi süslenip püslenmemi bekleyemez. Hyuck'tan birçok kez okula sefil gibi geldiğim için azar işitmiştim ama sorun bakalım bu umrumda mı? Tabii ki de hayır!
Yani şu son birkaç güne kadar umrumda değildi. Çünkü dediğim gibi, Hyuck Mark'a mesaj atmaya başladığından beri hoşlandığımız çocuklar tarafından izleniyorduk. Jeno pek ilgilenmese de bugün olduğu gibi birkaç kez bize baktığını görmüştüm. Ah benim tipimde -ne kadar tip denebilirse tabii- birinin izlenmesi... Çok utanç verici...
Hyuck bana biraz daha kendime dikkat etsem, kendime çeki düzen versem çok iyi görüneceğimi söylese de üşengeçliğim daha ağır basıyordu. İşte bu yüzden hiçbir zaman Jeno'nun beni görmesini, fark etmesini istemedim. Tanrı'nın sevdiği kuluymuşum sanırım, hiç fark edilmedim bu zamana kadar. Hyuck olmasa belki de hep böyle devam edecekti. İstediğim de tam olarak buydu zaten... Platonik olmaktan memnundum, arada ağlasam, "Jeno neden beni sevmiyor?" diye isyan etsem ve Ten Hyung'un "Bu gidişle evde kalacaksın. Ben Johnny'e kaçarsam sana da bakacak kimse yok." diyişlerine maruz kalsam da mutluydum -ki Ten Hyung'un dediği şeyleri bu konunun dışında tutsam yeridir. Çünkü Johnny Hyung, Jeno'nun abisiydi ve ben Jeno ile ne yaşıyorsam Ten Hyung da aynısını Johnny Hyung ile yaşıyordu. Anlayacağınız biz, abi kardeş olarak umutsuz vakaydık...
························
İcinde Johnny olmayan bir fiction yazarsam oluyomusum
Daima NCT ile kalin💚
ŞİMDİ OKUDUĞUN
strip that down | nomin.
Fanfiction"Benim için soyun Lee Jeno." texting+story lee jeno x na jaemin