03.02.2022
•••
"J-Jungkook, lütfen gel-"
"Taehyung sana kaç kere dedim toplantım var diye! Rahatsız edip durma beni."
Yüzüme kapanan telefonla gözyaşlarım hızını arttırmaya devam ediyordu. Canım acımıştı. Koca yatakta nefes almam gitgide zorlaşırken ağrı, bütün bedenimi ele geçiriyordu. Bir yandan yanımdaki miniğimin uyanmaması için çabalıyor, bir yandan da dayanmaya çalışıyordum. Doğumdan sonra doktorum ağrılarım olabileceğine dair uyarmıştı beni ama bu, bu çok farklıydı. Aradan geçen üç ayda zayıf olan bedenim kendini toparlayamamış, aksine karşılaştığı her sancıda daha da beter hale gelmişti. Oldukça zayıflamış, çelimsiz ama hala dirençli olan bedenim şuan iki büklüm bir şekilde kıvranıyordu. Gözlerim kararıyordu. Güç bela kendimi yatakta doğrultup yavaşça ayağa kalktım. Yatağın çaprazında ki büyük masada hep orada olduğunu bildiğim ağrı kesiciden bir adet ağzıma atıp suyla içtiğimde bacaklarım iyice gücünü kaybetmişti. Masaya yaslanıp ağrının dinmesini beklerken saniyeler sırtıma yükleniyor yük oluyordu bir bir. Ağrının dinmeyeceğini anlayınca bir ağrı kesici daha attım ağzıma. Olmuyor, geçmiyordu. Bu defa sessiz hıçkırıklarım da eşlik ederken titreyen bedenime. Kendimi tekrar yatağa attım. Sırtımı başlığa yaslayıp hafif geçmeye başlayan karın ağrısının beni darmadağın edişiyle sersemleyen beynim nazikçe minik oğluma eğildi. Gün ışığıma. Halbuki nasıl huzurlu uyuyordu herşeyden habersiz masumca. Yüzüme kapanan telefon kalbime beter bir sancı saplarken daha fazla ağlamamaya çalıştım. İstemiyordum onun için ağlamak. Şu son son bir ayda değişen ve beni hayatından itmeye çalışan sevgili kocam haketmiyordu göz yaşlarımı ve her seferinde paramparça ediyordu beni.
Az önce olduğu gibi.
Bebeğim Jeongsan'ın kokusuna iyice kapılıp kapattım gözlerimi. Her zaman bana iyi geliyordu. Başlarda çok korktuğumuz ebeveynliğin doğumdan sonra lütfedilmiş bir mucize olduğunu farketmemizle ona daha çok bağlanmıştık. Jeon'da çok seviyordu oğlumuzu. Zayıf noktasıydı ve onun için çok çabalıyordu. Bununla gurur duysam da bana olan tavırları duygularımı mahvediyordu. Şimdiyse herşeyi unutmak istiyordum. Usulca miniğimin bedenine sarılıp uykuya dalmak...
....
Yavaş yavaş hava kararırken salonun büyük camlarından giden güneşi izliyordum. Görüntü bana huzur verirken içimdeki sıkıntıları götürmeyi bilememişti, aksine çaresizliğimle yüzleştiriyordu. Yaptığım bir fincan kahve kafamı toparlarken anın turuncu-kırmızı atmosferinde kayboluyordum. Bu saatler günün en vazgeçilmez saatleriydi. Birçok kişinin kaçırdığı dakikalar benim her gün değişmeyen tek tutkumdu. Oturduğum siyah koltuğun üzerindeki büyük yastıklara sırtımı yaslayıp kahvemin son ydumunu da içtim. Hafif acı tat yüzümde mayhoş bir his bırakırken doğrulup bardağımı mutfak tezgahına götürdüm. Aşağı inmeden beşiğine koyduğum Jeongsan'ın halen uyuduğuna emin olduktan sonra biraz dağıttığım salonu toparladım. O sırada gözüme sehpanın üzerine bıraktığım nikah fotoğrafımız takıldı. Takım elbiseler içerisindeki eşim tavşan dişlerini göstererek gülüyor, elimi tutmuş objektife bakıyor; bense gülümseyen yüzümle ona bakıyordum. Kayboluyordum yüzünde adeta. Evlendiğimiz güne ait olan çerçeveye daha da hüzünle baktım. Ne de özlemiştim o hallerimizi. Birbirimizi sevdiğimiz ve aşktan söz edebildiğimiz zamanlarımızı.
Evde her ne olursa olsun sakince bekleyip sanki hiç üzülmemiş gibi davranan hep bendim. Kendime üzülmeyi dahi yakıştıramıyordum sanırsam. Sahi nedendi bu kendime karşı kabalığım? Bilmiyordum ama tek bir cevap vardı tüm soruları susturan, beni ikna etmeyi kendine ilke edinmiş tek bir söz; aşıktım. Oldukça fazlaydı Jeon Jungkook'a olan aşkım ve ben bu sevginin altında ezilmeye başlamıştım. Kilit sesini duyduğumda onun geldiğini anladım. Düşüncelerimden uzaklaşsam da arkamı dönmedim. İstemedim. Yine o ifadesiz, hiçbir sorun yokmuş gibi sert olan yüzünü görmek istemedim. Kapının kapanma sesiyle adımlarını duyduğumda ses tam arkamda kesildi. Onu duyduğumu biliyor ama bana dokunmaya cesaret edemiyordu. Hatasının farkında mıydı yoksa? Beni şaşırtan bu düşünceyle bir kıkırtı çıktı dudaklarımdan. Bu kıkırtı mutluluktan yoksun daha çok alay eder gibiydi. Aşağılanmış, görmezden gelinmiş duygularımın çaresiz çırpınışlarıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝘍𝘰𝘳 𝘺𝘰𝘶, 𝘭𝘢𝘷𝘪𝘯𝘪𝘢 | Taekook
Fanfiction"Çünkü... Bilirsiniz bayım, yaralar iyileşmeye mahkumdur."