"Denizler gibi derin sana olan sevgim. Sana ne kadar verirsem, o kadar çoğalıyor bende kalan..."•••
5 yıl önce
"Baban beni hiç sevmedi Jungkook."
Bilmem kaçıncı söylenişlerinden birindeydi Taehyung. Ne zamandan beri yürüdüklerini bilmediği sokakta sevgilisinin elini sıkıca tutmuş düşüncelerinde kaybolmakla meşguldü. Jeon, boşta kalan eliyle yüzünü ovuşturdu. Bu sabah bir kahvaltı ayarlamış ve Taehyung'u ailesiyle tanıştırmıştı. Çünkü ailesi uzun zamandır oğullarının hayatında olan "gizemli" genci merak ediyordu. Yaşanan bu büyük gelişme doğal olarak heyecan yaracaktı ne var ki hesaba kalmadığı tek şey Taehyung'un bu konularda fazla titiz olduğuydu. Kendi iç dünyasıyla bu denli derin çatışmaya düşeceğini akıl edememişti genç adam.
Herşey güzel geçmişti. Fakat Taehyung, mekandan ayrılıklarından beri aynı şeyi tekrar edip duruyor, birkaç kelimeyle kendi kendini yiyip bitiriyor ve arkasını dönüp Jeonu da tastikliyordu. Jungkooksa düşüncelerine dalıp giden sevgilisinin duraklamalarından ve sorularından artık kafayı sıyıracakmış gibi hissediyordu. Taehyung'u adeta peşinden sürükleyerek ilerlemeye çalışmak çok zordu. Bebek gibiydi sevgilisi. Onunla ilgilenmek ne kadar hoşuna gitse de böyle konulara takılıp kalması hem onu hem de kendisini üzüyordu.
"Taehyung bana bak."
Jeon bu durumdan sıkılmış olacak ki ellerini genç adamın yüzüne koyup tatlı tatlı şişirdiği yanaklarını sıktı. Gözleri sevdiğinin güzel yüzünde gezindi.
"Sana bayıldılar." Yüzü yüzüne yaklaşırken fısıltısının Taehyung için artık bir önemi yoktu. O, sadece ona yaklaşan dudaklara ve tapılası yüze odaklanmıştı. Jungkook'un her bir zerresi eşsizdi. Ve bu nadide parça sadece ona aitti. Tanrı, gerçekten Jeon Jungkook'u özenerek yaratmıştı.
Öte yandan Jungkook, kendine göre tabuları olan Taehyung'un bile duvarlarını aşabilmişti. Onu kolaylıkla etkisi altına alabiliyor ve yaptıklarından da oldukça zevk
alıyordu.Bu halleri yüreğine iyi gelmiyor olsa da bir noktada Jeon'un güçlü hakimiyeti kendinden taviz vermesine yol açıyordu. Karşısındaki kişi asla hafife alınacak biri değildi, öyle ki bütün dengesini bozmaya yetecek ve şimdiye kadar tüm insanlara karşı kapattığı buz tutmuş yüreğinin kilitlerini kırıp kendinde hiç rastlamadığı taraflarını ortaya çıkartacak türden bir tehlikeydi.
Ona kapılmak yenilmek demekti ve Kim Taehyung, en büyük yenilgisini seve seve kabullendi.
Jungkook cephesinde iş çok farklıydı. Taehyung'un dağılmış dikkati yüzünden istemsizce büyüttüğü gözleri ve büzdüğü dudaklarıyla şapşal ifadesi ona oldu olası tatlı gelmişti. Yine aynı dejavunun içindeyken mest olduğu surete yaklaştıkça gülüşü daha da aydınlandı. Gözleri dudağının altındaki bene takıldığında aralarında bir kaç santimetre kalmıştı. Durdu. Nefesini asla ayrılmak istemediği dudaklara doğru üfledi ve ufacık bir buse kondurmadan önce fısıltıyla birkaç kelime sıraladı;
"Tıpkı benim gibi."
Gözleri iyice kısıldığında elini miniğinin ensesine atıp kendine doğru çekti. Teninden yayılan çilek kokusu usul usul mayıştırıyorken bedenini, burnuna dolan tarifsiz kokunun hafızasına kazandığına emindi. Yer yer arzu dolu yer yer ise sadece içini huzurla dolduran notalar havaya karıştı durdu. Alaycı tavrıyla yanıp tutuştuğu dudaklara uzun öpücükler kondurdu hemen. Gerçekten bu adam ona ne yapıyordu hiçbir fikri yoktu ama kesinlikle doğru yoldaydı. Kim Taehyung, bu hayatta yaşadığı en doğru raslantıydı ve o bu rastlantı için tanrıya ne kadar teşekkür etse azdı.
![](https://img.wattpad.com/cover/300519558-288-k901302.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝘍𝘰𝘳 𝘺𝘰𝘶, 𝘭𝘢𝘷𝘪𝘯𝘪𝘢 | Taekook
Fanfiction"Çünkü... Bilirsiniz bayım, yaralar iyileşmeye mahkumdur."