7.

85 5 0
                                    



"Çünkü her bir zerrem aşık her bir zerrene."

•••


Her nefeste öfkesi artan Jeon ofisten içeri girdi. Seri adımları adeta yeri delip geçiyorken gri duvarlar üzerine üzerine geliyordu sanki. Kapıdaki danışan her sabah olduğu gibi patronuna selam vermek için ayaklandığında karşılaştığı manzara ile afalladı. Jungkook, bugün her sabah olduğu gibi takım elbiseyle gelmemişti tıpkı güler yüzle gelmediği gibi...

Sinirden kıpkırmızı olan yüzüne tezat buz gibi sakin sesiyle babasının kapısındaki asistana fısıldadı; Sakın içeri gireyim deme diye.

Asistan Hara, ne olduğunu anlayamadan hızlıca kapıyı açıp giren genç Jeon'a daha birşey diyememişti ki kapı yüzüne kapandı. Büyük bir gürültünün ardından Namjoon, odasının bulunduğu cam duvarlardan gördüğü kadarıyla bunun hayra alamet olmadığını biliyordu. Hemen ayaklanıp kapının önüne geldi. Asistana sorarcasına baktığında kadının da herşeyden habersiz olduğunu gördü. İlk defa bu kadar sinirli görüyordu genç adamı. Ve eğer içeri girerse gördüklerinin pek hoşuna gitmeyeceğinin de pekala farkındaydı. Gözlerini kapatıp derince nefes aldı. Tahmin etmeliydi onca şeyden sonra Jungkook'un soluğu burada alacağını. Bay Jeon, asla iyi bir baba olamamıştı. Jungkook'un sevgisini haketmeyişi o kadar kırıcıydı ki bazen Namjoon bu çaresizlik karşısında nefes alamıyordu. Genç Jeon, bu yaşadıklarını hiç haketmemişti.

Çocukluktan beri babasına kin besleyen Jungkook'un, sahip olduğu herşeyi elinden alma planları son dakika hesaba kalmadığı olaylar silsilesi yüzünden yerle bir olmuştu. Fakat babasının en son yaptığı bardağı taşıran son damlaydı. Bunca yıl sabretmişti fakat konu Taehyung ise hiç kimseye tahammülü yoktu. Keşke babası da Namjoon gibi bunu bilebilseydi.

Kapıyı açmaya yeltenen asistanın kolunu tuttu hızlıca Namjoon. "Yapmayın." Diye fısıldadı. Kadının korkak bakışları bir kapıya bir de Namjoon'un ona engel olan koluna gidip geliyordu. Fakat yıllardır burada çalıştığından içerideki ikilinin nasıl bir tehlike sebebi olduğunun da farkındaydı. Sonra pişman olacağı hissi damarlarında volta atarken gözlerini sımsıkı açıp kapadı. Arkasındaki masasına yaslandı ve sadece kapının arkasında göremediği bedenlere dikkat kesildi.

Görmüştü, Namjoon gibi o da Jungkook'un nasıl öfkeden deliye dönmüş olduğunu görmüştü ve onu da korkutan tam olarak buydu. Biliyordu çünkü, Jeon Jungkook deliye dönerse her yeri yakıp yıkardı. Telefonuyla birilerine ulaşmaya çalışan Namjoon'a bakarken Jeon Jungkook'un babasına zarar vermemesini umut ediyordu fakat Bay Jeon'un ne tür bir günah keçisi olduğundan hiç haberi yoktu.

---

Büyük ahşap kapı hızla açılıp kapandığında Bay Jeonun gözleri Jungkook'u buldu. Sinirden gözü dönen oğlunu ilk defa böyle görüyordu. Korkmuştu. Sandalyesini geri itip ayaklanacağı sırada Jungkook'un elleri yakasını buldu ve sağlam bir kafa geçirdi babasına. Şaşırmaya bile vakit bulamayan adam burnunu tutarak düştüğü sandalyesinden sendeleyerek kalkmaya çalıştı. Tekrar Jungkook'un elleri yakasını bulurken öfkeden çatlayan sesini duydu.

"Bütün bunların senin başının altından çıktığını anlamalıydım." Ve korkunç bir gülüşle yine bir darbe... Bu defa ilkinden daha çok açıtmıştı. Ne olduğuna dair hiçbir fikri olmayan ihtiyarın başı dönmeye başlarken tekrar Jeonun ellerini hissetti. "Hayatım boyunca o sikik oyunlarına sessiz kaldım ama bu defa haddini aştın baba!"

Yanağına yediği ağır yumrukla artık tamamen sandalyesine yığılıp kalan ihtiyar, gözlerini açmakta zorlandı. Açtığındaysa tekrar ona hamle yapmaya hazırlanan oğlunu görünce can havliyle bir şeyler söylemeye çalıştı. "Jeon bekle!" Çünkü biliyordu onun ne kadar iyi bir dövüşçü olduğunu ve çok basit şekilde öldürebileceğini.

𝘍𝘰𝘳 𝘺𝘰𝘶, 𝘭𝘢𝘷𝘪𝘯𝘪𝘢 | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin