2.BÖLÜM

45 5 3
                                    

Allah rızası için okuyun la pliis
Multi Setiawan

Karakoldaydım. Korkuyordum. Bilinmezliğin içinde en köşe yerlerdeydim. Depremin ardından 3 gün geçmişti fakat kimseye ulaşılmıyordu. Setiawan yanımdaydı. O da benimle birlikte bilinmezliğin en köşe yerindeydi. O gün annemleri şehrin her yerinde aramıştım fakat yoklardı. Beni bırakıp gitmişlerdi. Farkındaydım. Setiawan hariç kimse yoktu yanımda. Aslında bilinmezlikle birlikte yalnızlığın da içindeydim. Yalnızlığın ve bilinmezliğin birleşimini oluşturuyordum.

Setiawan bana seslendi.

''Kade!'', sesini o kadar iyi tanıyordum ki daha ilk harfinde o olduğunu anlıyordum. O benim sonsuzluğumdu.

''Efendim'' diyerek yerimden kalkıp ona doğru yaklaştım. Aslında buna halk dilinde yaklaşmak değil koşmak deniyordu.

''Bak burda ne gördüm'' gösterdiği şeye dikkatlice baktım. Fakat hala ne olduğunu çözememiştim. Bir üçgenin içinde bir yuvarlak ve onun içinde belli belirsiz sayılar vardı.

''Bu ne?''

''Ben de bilmiyorum ama çözecekmişiz gibime geliyor'' diyip beni iyice kollarının arasına sardı.

''Hayal gücün çok yüksek'' dedim gülerek.

''Farkındayım'' dedi ve yanında da gülüşüme karşılık vermişti.

''Acaba ne olabilir bir ipucu diyeceğim de bir sorunumuz yok ki ipucu olsun.''

''Haklısın. Burda daha ne kadar boyunca kalacağız yani bu karakolda''

''Bildiğin bir yer varsa oraya gidelim'' Kalacak yerimiz yoktu. Setiawanların evi de yıkılmıştı. Aslında bizimki sapasağlamdı da salaklık yapıp çıkarken arkamdan kapıyı kapattığım için içeri giremiyorduk. Aslında çok akıllı kızım. ''Aklıma bir fikir geldi. Kapıyı kıramaz mısın bu kadar kasların var bir işe yarasın bari.''

Sırıttı. Bu sırıtmanın altında kim bilir neler vardı. ''Sen benim kaslarımı mı gözetliyosun?''

Kaşlarımı çattım. Bunu da nerden çıkarmıştı ya da nerden farketmişti. ''Nerden çıkarıyosun dapdar t-shirtler giymen benim suçum değil. Ayrıca şu üçgenli felan şeyi al da beni takip et''

Kahkaha attı ve beni takip etti. Bu enerjiyi nerden buluyordu bu böyle.

Karakoldan çıktık ve bizim eve doğru ilerledik. Arada yolda bana laf atıyordu.

''Geçen yıl aşırı şekilde sarhoş olmuştun hatırladın mı?''

''Evet''

''O gece bir şey olmuştu sana söylememiştim.''

Benim ırzıma geçmişti de yeni mi söylüyordu? Ben de bir yıldır neden o gecenin sabahında Setiawanlarında evinde uyandığımı sorguluyordum.

''Naptın sen bana?'' Güldü.

''Merak etme ırzına geçmedim. Sadece sen o gece bana bir şey demiştin''

Derin bir oh çektim. Ama çekmemeliymişim. Kim bilir neler demiştim.

''Ne?'' dedim.

''Sen benim sonsuzluğumsun. Hiç bitmeyen sigaram gibisin. Aynı zamanda da sigaramın sonundaki kağıt tadı gibisin. Seni hem seviyorum hem nefret ediyorum. Bilinmezimsin.''

Vay. Demek sarhoş olduğumda felsefe yapabiliyordum.

''Hmm. Kade Tolstoy. Felsefeci Kade.'' Kahkaha attı. Ben de güldüm.

Bu arada evin önüne gelmiştik.

''O geceden beri çok raha-''

Sözü yarım kalmıştı. Çünkü karşımızdaki manzara benim de ağzımın 2 metre açılmasına sebep olmuştu.

Voteleyin!!

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 10, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

GERİ SAYIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin