12:can acısı

401 54 11
                                    

İyi okumalarrrr 💞

•••••

Erwin sık sık telefon görüşmeleri yapıyordu. Açıklama yapmasa bile, Levi sebebini çok iyi biliyordu. Onun kolları arasında ağlamasının üzerinden iki gün geçti ve vakit gelmişti. Canını yakan şey buydu. Buradan gidecekti. Hayatına devam edecekti. Levi, yatağına uzanmış bir şekilde bazı şeyleri kabullenmeye çalışıyordu. Kâbusunun arasına saniyelik giren rüyadan sıyrılmak üzereydi. Erwin'in çok önceden dediği gibi, ait olduğu yere geri dönecekti. Levi çok fazla şey yaşadığını biliyordu. Ağır şeyler yaşadı, kalbi çok kırıldı, çok gözyaşı döktü. Ama hiçbiri bunun kadar acıtmamıştı canını. Ona bağımlı olmuştu ve bırakmak istemiyordu. Erwin'in güven veren kokusunu hissetmezse sıyıracağını biliyordu. Eskiden olduğu gibi, düştüğünde onu tutan kimse olmayacaktı. Yaralarını saran biri olmayacaktı. Onu ince düşünceleriyle kalbini hızlandıran Erwin, artık olmayacaktı.

Gözlerinin dolduğunu hissedebiliyordu. Levi artık önemsiyor ve önemseniyordu. Birilerine değer vermek aptallıktı, can yakıyordu. Çünkü kimse sonsuza dek biriyle olmazdı. Levi sadece biraz daha zaman dilemek istedi o an Tanrıdan. Uzun süre önce unuttuğu Tanrının kapısını çalmak istedi. Boynundaki morluğu okşadığında iç çekti. Her şeyini özleyecekti. Üstüne bol gelen kıyafetlerine kadar Erwin'in her şeyini özleyecekti ve bu özlem onu kahredecekti. Belki de Erwin smith için yeniden kavanozunu kıracaktı. Onu unutmayacaktı, Erwin ona sevgiyi öğreten tek kişiydi. Onu unutması imkânsızdı.

Yatağından usulca kalktı ve penceresine yöneldi.  Son iki gündür sık sık yaptığı şeyi yaptı ve sandalyeyi tam pencere önüne sürükledi. Diğer günlere oranla masmavi olan gökyüzünü seyrederken düşüncelerine bir anda Erwin oturdu. Levi iç çekti. Lanet herif şimdiden bile rahat vermiyordu ona. Her an aklındaydı, her an düşüncelerinin içinde bir yerde saklanıyordu ve ansızın fırlıyordu. Elini yanağına yasladığında tombullaşmaya başlayan yanağını hissetti. Çok kilo almıştı. Daniel onu mahvedecekti, her gün tartıya çıkıp gün geçtikçe eksilen rakamları ve bundan mutlu olan adamı yine görecekti. Ama artık, Erwin dışında hiçbir şeyi umursamıyordu.

Levi tehdit edilmekten bıkmıştı, sevgisizlikten ve yapmacıklıktan bunalmıştı. Aklına babasının ofis odasındaki çekmecede bulunan tabanca geldi ve bir süreliğine onu düşündü. O silah, tam burada olsaydı bunu cidden yapabilirdi, kaybedecek hiçbir şeyi yoktu. Hiçbir zaman olmadığı gibi. Daha sonra başını sallayıp düşüncelerinden sıyrılmaya çalıştı. Aşağıdan gelen kahkaha sesleri yalnızca Mike'a aitti. Erwin'de sessizdi, tıpkı Levi gibi. İkisi birbirlerinden diğer günlere oranla biraz daha uzaklaşmış gibiydiler.

Levi buna pek kafa yormamaya çalışsa bile düşünmeden duramıyordu. Yokluğuna alışması için mi yapıyordu bunu? Erwin ona değer veriyordu, bunu bizzat söylemişti. Peki neden şimdi uzaklaşıyordu? Belki, o da onun yokluğuna alışmaya çalışıyordur. Levi adım seslerini duydu. Birkaç dakika sonra da, Erwin'in sesini.

"Canın sıkılıyorsa aşağıya gelebilirsin." yalnızca bunları söylemiş, bir süre bekleyip gitmişti. Levi ona tepki vermemişti. Gittiğini anladığında ne ara dolduğunu anlamadığı gözlerini kırpıştırdı. Birkaç damla aynı anda aktığında onları silmek için çabalamadı. Son kez onlara izin verdi ve kararmaya başlayan gökyüzünü izlemeye devam etti.

Toska/ EruriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin