••••
Huzurluydu. Şu son günlerde o kadar huzurlu ve sıradan hissediyordu ki, rüyanın kâbusa döneceği o ince zaman dilimini dahi umursamıyordu. Buradan gidip, eski yaşantısına yeniden devam etmeye başladığında, mahvolacağına emindi. Huzursuz olacaktı. Soğuk hissedecekti, düştüğü her vakit Erwin'in kollarını bekleyecekti ama karşılığında aldığı şey koca bir hiç olacaktı. Cehennemine dönmesine tam tamına beş gün kalmıştı. Bu düşünce aklına girdiği her vakit, Levi içindeki şeytanı susturuyor ve anın tadını çıkarıyordu. Düşünürse manyak olacaktı. Bunu biliyordu.
Bakışlarını televizyondan ayırdı ve kitap okuyan adama çevirdi. En çok onu özleyecekti. Özleminden yanıp tutuşacaktı belki de. Onun şefkatini ve dokunuşlarını arayacaktı her yerde. Uzun uzun Erwin'i seyrederken dolan gözlerine anlam veremedi. Levi, en son beş sene önce ağlamıştı. O günden sonra ağlamanın kendisine hiçbir faydası olmadığını anladığında, her zaman gözyaşlarını geri çevirmişti.
Ve şimdi Erwin Smith, onu ağlatmaya cüret ediyordu. Haberi bile olmadan hem de. Gözlerini ondan çekti ve boş bakışlarını yeniden televizyona çevirdi. Bunu yapmasıyla Erwin, mavi gözlerini kitaptan ona çevirmişti. Özlemle onu seyrederken, Levi izlenildiğinden tamamen habersizdi. Parmak uçları karıncalanıyordu Erwin'in. Tenini her seferinde, daha da çok hissetmek istiyordu. Ellerini, ellerinden hiç ayırmamak, saçlarının kokusunu hiç unutmamak istiyordu.
Levi ona bakışlarıyla karşılık verdiğinde istifini bozmadı, ama içi titremişti. Bu gözlere bir daha bakmayacağını düşündüğünde içi kahroluyordu. Mike haklıydı, Erwin kesinlikle ona abayı yakmıştı. Ama bundan şikayetçi değildi çünkü onun mükemmel ve güçlü olduğunu gayet iyi biliyordu. Levi kendisine masum gözlerle bakarken iç çekti.
"Bana öyle bakma, yoksa seni öperim."
Levi utancını içinde yaşamaya çalışırken bakışlarını ondan kaçırdı. Fakat birkaç saniye sonra aynı ifadeyle Erwin'e yeniden bakmaya devam etti. Sarışın tebessüm ederek kitabını kenara aldığında ayağa kalktı ve tam yanına oturdu. Deminden beri büyük bir arzuyla karıncalanan parmak uçlarına isteğini verdi ve elini onun yanağına yasladı.
"Levi,"
Siyah saçlı genç gözlerinin içine bakarken cümle kurmak onun için epey zordu. Zaten cümlelere gerek yoktu, öpücükleri yetiyordu Erwin'e. Bu yüzden dudaklarını özlemle ona bastırdığında, birkaç saniye geçmeden karşılık almıştı. Levi gözlerini yummuş ona tecrübesizce karşılık verirken tam olarak özgürlüğün tadını alıyordu. Erwin'in yumuşak öpücüğü bozulmaya başladı. Dilini onun dudakları arasında gezdirmeye başladığında Levi, boğazından kısık sesli bir inleme çıkarmış ve ağzını daha da çok aralamıştı. Elleriyle onun iri omuzlarını sardığında belini okşayan parmakları hissetti. Erwin yavaşca geri çekildi, Levi'ın yüzünün her yerinde dudaklarını gezdirirken omuzlarındaki el saçlarına yükselmişti.
Levi sarı tutamları çekiştirirken Erwin tarafından kanepeye uzandırıldı ve sarışın üzerindeki yerini aldı. Dudakları sabırsızca onun boynunda gezinirken Levi, çekingen parmaklarını onun tişörtünden içeriye sokmuş ve tenini okşamıştı. Sırtında gezinen zarif parmaklar, dudaklarının gezindiği beyaz ten ve burnuna dolan o muazzam koku Erwin'i yoldan çıkarırken dudakları sertleşti. Birkaç gün önce bıraktığı izleri yenilerken Levi nefesini tutmuş ve hissettiği dişlerle onun sırtına tırnaklarını bastırmıştı. Erwin artık kasıklarındaki yanmayı görmezden gelemeyecek kadar yanıyordu onun için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Toska/ Eruri
FanficErwin Smith'in tek planı dünyaca ünlü Levi Ackerman'ı kaçırmaktı, ona aşık olmak değil.