19:ipleri serbest kukla

304 41 10
                                    

••••

*flashback*

Boşluk, hissettiği birçok duyguyu, en iyi şekilde özetleyen kelime buydu. Boşluktaydı, kanatları kopmuş ve yere çakılmış bir kuştan farksızdı. Öfkeli ve üzgündü. Hayatında değer verdiği iki kişiden biri ellerinden kayıp gitmişti ve yapabileceği hiçbir şey yoktu. Çaresizliği damla damla hissederken öfkesini dindirecek hiçbir şey bulamıyordu. Şu an, onun ne halde olduğundan dahi habersiz bir şekilde, eli kolu bağlı oturmak onu deli ediyordu. Uykusuz geçen üç gecenin yorgunluğuyla, kanepede soluksuz uyuyan dostuna baktı. Mike olmasaydı, her şey onun için daha da zor olabilirdi. Toparlanamaz ve ayağa kalkamazdı, sağlıklı bir şekilde düşünemezdi. Erwin ona dostum demekten tek bir an bile pişman olmamıştı ve onu bir nebze olsun rahatlatıyordu. Bardaktaki içki tamamen boşalınca, yorgun gözleri viski şişesine uğradı. Tereddütle bardak ve şişe arasında gidip gelirken, içki kokan nefesini havasız salona bıraktı ve şişeyi kavrayıp başına dikti.  Karanlık odadaki tek renk kaynağı olan televizyona bakarken yüzünü buruşturdu. Mutlu bir şekilde, aptalca gülümseyen adama iğrenti ve nefret barındıran gözlerle bakarken, elinde tuttuğu şişeyi sıktı, öyle ki, biraz daha güç sarf etseydi şişe tuzla buz olabilirdi.

Sunucuyla samimi bir sohbet içerisinde olan, cüce ve siyah saçlı adama gözlerini dikerken viskiden koca bir yudum daha aldı ve neredeyse dibi görünecek olan şişeyi sesli bir şekilde sehpaya koydu. Savsak adımlarla banyosuna giderken çatlayan başını ovuşturdu. Lavabonun önünde dikilirken, aynadaki yansımasına baktı. Canlı teni, artık bir ölüden farksız görünüyordu, göz altı torbaları kendini belli eder nitelikte kocaman sırıtıyordu ve gözlerinin etrafı kıpkırmızıydı. Mavi gözleri, okyanusunu kaybetmiş, soluk bir renge dönüşmüştü. Derin bir nefes alırken dağılmış saçlarına son kez bakış atarak musluğu açtı ve akan suda yüzünü iyice yıkadı. Soğuk hissediyordu. Soğuk ve anlamsız. Kenardaki havluya uzanarak yüzünü kuruladı ve çatık kaşlarıyla kapıda dikilen adama baktı. Mike kollarını birbirine bağlamış bir şekilde ona sert bakışlar atarken Erwin ona soran gözlerle baktı ve havluyu yerine astı.

"Ne yapmak istediğine dair sıkı bir tahminim var. Ama yanılmak istiyorum, beni yanıltır mısın lütfen?"

Uyku mahmurluğundan kısa sürede sıyrılmış, enerji dolu bir ses tonuyla konuşurken Erwin ona cevap vermeden geçip gitmeye kalktı. Bileğine sarılan güçlü kollarla bir anlığına duraksarken Mike ona doğru döndü ve sıkıntıyla iç çekti.

"Erwin, Levi Ackerman'ı kaçırınca eline ne geçecek merak ediyorum doğrusu."

Kolunu çekip kurtaran ve öylece yürümeye devam eden arkadaşının arkasından bir süre bakakaldı. Ardından derin bir of çekerek onu takip etti ve yatak odasına girdi. Erwin balkonun pervazına yaslanmış bir vaziyette dışarıyı seyrederken, o da aynısını tekrarladı ve cebindeki sigara paketinden bir dal çıkararak dudaklarının arasına yerleştirdi. Tütün kokusu ikisini çevrelerken Mike hafifçe burnunu kırıştırdı.

"O adamın oğullarına pek değer verdiğini düşünmüyorum. Yani, onu kaçırınca onu incitmiş olmayacaksın. Bunu bilmen gerek."

Erwin, bakışlarını manzaradan çekip ona dikerken Mike sigarayı tutan parmaklarını gevşetti. Mavi gözleriyle, tamamen donuk bir şekilde ona bakarken alt dudağını hafifçe dişledi.

"Ama insanlar Levi'ı seviyor. Ve genelde çoğu programlara, davetlere, partilere çağrılan Ackerman üyesi Levi oluyor. Bence sağlam para kaldırıyor. Oluo ve Nile... Eğer, o ikiliden birini kaçırırsak fazla umursamaz, çünkü Levi kadar para kazandırmıyorlar ve ortalıkta pek görünmüyorlar. Sadece birkaç skandalları var o kadar. Ama o küçük şeyi kaçırırsak, ortalığın nasıl karışacağını ve o şerefsizin ne denli panik olabileceğini tahmin edebiliyor musun Mike?"

Toska/ EruriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin