0.1

560 22 41
                                    

Yıldızların gökyüzünü boyadığı, dolunayın ışığıyla her bir ağacı yıkadığı bulutsuz gecede kendi hamağında öylece uzanmış, arkadaşlarının horultularını dinliyordu. Ağaçlara bağlanmış dört hamağın çevrelediği bir dairenin ortasında külleri tüten, küçük çaplı, yanık bir odun demeti duruyordu -odun olduğu ne kadar anlaşılabilirse artık-. Bu külleri tüten döküntüden hâlâ bir sıcaklık yayılıyordu, böylelikle gece serin geçmesine rağmen onların rahat bir uyku çekmesini sağlıyordu.

Bu kamp ateşini yakmak için çok uğramıştı, tabii Sarada gelip yaptığı işe el koyana kadar. Bir Katon tekniği ile kolayca odun ve talaşların alev almasını sağlamış, bu kadar kolay yapabilmesine rağmen Boruto'nun, yani kendisinin çabalamasını beklemişti. Belki bir ihtimal yakardı ya, yine de bu davranışın tek sebebi Sarada'nın gıcıklığıydı.

"Tch." Somurtkan bir ifadeyle kolları başının arkasında gökyüzünü seyre daldı. Lanet olası Sarada, sinirini bozup duruyordu. Sonra sırıttı kendi kendine. Sarada, muhtemelen Boruto'nun kendisinden daha güçlü olmasını gururuna yediremiyordu. Gerçi onu aşırı güçlü kılan elindeki Karma'ydı ya...

Hamakta bir miktar güç harcayarak doğruldu ve sıyrılarak yere indi. Uyku tutmamıştı bir türlü, ay da sanki inadına yaparmış gibi elinden geldiğince parlıyordu. Besbelli kamp yapmaya alışık değildi Boruto. Ayaklarının altındaki tek tük çakıl taşlarının tıkırdaması eşliğinde, hamağının bir ipinin bağlı olduğu uzunca bir ağaca yaklaştı. Hızlı ve atik bir sıçramayla, ağacın en tepesindeki dallardan birine kondu ve oturmak için burayı uygun buldu. Zeminde rahat kalamamıştı belki de, biraz daha yükseğe çıkarsa daha rahat ve daha yalnız bir ortam elde edecekti belki. Tabii, yalnız kalmak istemesi bir yana, gizli seyircisinden habersizdi.

Mitsuki, Boruto uyanık olduğundan beri uyanıktı- hiç uyumamıştı yani. Boruto uyanıkken kendisi uyuyamazdı. Boruto'nun uyanık olduğunu da en başından beri pekâlâ biliyordu, o bilirdi, ne de olsa Güneş'inin eylemleri onun için bir uyarıcıydı. Mitsuki uyusa bile Boruto'nun uyanık olduğunu hisseder ve uyanırdı. Belki de birtakım yılan hisleri sebep oluyordu buna.

Sessiz bir şekilde yere indi ve Boruto'nun olduğu ağaca kadar yürüdü, bir kolunu onun bulunduğu dala ulaşacak kadar uzattı -kolu lastik gibi esneyebiliyordu ne de olsa- ve kolunu dala doladıktan sonra kendini dala çekti. İşte, bir saniye sonra Boruto'nun yanında oturuyordu.

"Mi-mitsuki?!" Mitsuki'nin ani gelişine şaşıran Boruto, şaşkınlığını gizleyememişti. "N'apıyorsun burada?"

"Aynısını benim de sana sormam lazım, değil mi Boruto?"

"Tch... Hava almak için konum değiştirdim biraz, o kadar." dedi, dudağını büzerek.

"Burası bir orman olduğu için her yerde hava alabilirsin, haksız mıyım?" Gülümsedi.

Mitsuki'nin bu mantıksal konuşması karşısında, pes etti. "Oi Mitsuki, benimle uğraşmayı bırak. Ayrıca sen hâlâ burada olma sebebinden bahsetmedin."

"Güneş'im neredeyse, ben de orada olurum." diye basitçe cevapladı Mitsuki.

Boruto bu klasik cevap karşısında bezmiş bir ifadeyle iç çekti. Durum böyleyken, başka bir yol denedi.
"Söylesene Mitsuki, Güneş senin için ne ifade ediyor?"

Bu soruya karşılık Mitsuki, hafif şaşırsa da çok bekletmeden yanıtladı onu. "En basitinden, Güneş temel yaşam kaynağımızdır. Güneş olmadan var olamayız, çabucak ölüp gideriz. Güneş bizi ısıtır ve yolumuzu aydınlatır, böylece hangi yoldan gideceğimizi biliriz. Ayrıc-"

"Bir dakika, bir dakika." diye Mitsuki'nin sözünü kesti Boruto. "Ben tepemizdeki Güneş'ten-" işaret parmağıyla gökyüzünü gösterdi, "-bahsetmiyorum, bana ''Güneş'im'' diyip duruyorsun, bunun senin için ne anlam ifade ettiğini soruyorum."

Mitsuki bir şaşırma anı daha yaşadı, birkaç saniye durup düşündü ama yine cevabı gecikmedi. "Sen benim için tanımladığım Güneş'sin, Boruto. Sen var olmadığın takdirde bedenen yaşasam bile ruhen çoktan göçüp gitmiş olurum. Senin ışığın sayesinde var olup parlarım, senin ışığın olmadan karanlıkta sonsuza kadar kaybolmaya mahkûmum."

Boruto bu açıklama karşısında ne diyeceğini bilememişti. Daha doğrusu, bu felsefi konuşma beynini çok yıpratmıştı. Ama Mitsuki'den açıklamasını istemedi, düşünceleri arasında kalmak onu yeterince yoruyordu ve kahretsin, bu kadar derin düşünmeye gerçekten katlanamıyordu. Mitsuki'ye sadece anlamaz bakışlar yollayarak durumu belirtti ama başka bir şey demedi. Şimdi düşününce, ona hiç bu konu hakkında ne düşündüğünü sormamıştı. Sadece kendisini 'Güneş' olarak nitelendirmesine alışmıştı ama nedenini sormak hiç aklına gelmemişti. Kafasının bir yanındaki ses, "Bu açıklamaya göre sormamakta haklıydın belki de." diye alay etti onunla. Boruto bu düşünceyle hemfikirdi ama yine de kafasının başka bir yerinde çözülmesi beklenen konular onu rahatsız ediyordu.

En sonunda, bu düşünceler Boruto'yu yormuş ve sonunda beyni yenik düşüp uykuyu kabullenmişti. Böylelikle, "Ben aşağı iniyorum." diye Mitsuki'ye seslenerek uzun ve derin sessizliği bozmuş, yine aynı yabani otlarla çakıl taşlarının karıştığı zemine inmişti. Hemen arkasında da Mitsuki vardı.

Tekrar hamaklarındaki yerleri aldıklarında, Boruto'nun sahip olduğu gizli seyirci hâlâ aktifliğini korumaktaydı ve Boruto bundan habersiz, bir an önce düşüncelerinden kurtulma arzusuyla  hızlı bir uykuya dalmıştı. Çok geçmeden uykusu derinleşmiş ve yerini mırıltılı horultulara bırakmıştı.

Mitsuki ise ilk defa Boruto ile aynı eylemi gerçekleştirmemiş, onun aksine düşünceleri arasında kaybolmuştu.

Something is Wrong 『Mitsuki x Boruto』Where stories live. Discover now