5- Yeniden Doğuş

15 0 0
                                    

Uğultulu sesler kulaklarımı çınlatıyordu. Nefes alamadığım bir durumda sıkışmış gibi hissederken gözlerimi açmak için çok uğraş veriyordum, sanki açılmamak üzere yeminli gibiydiler. Arafta kalmış hissi veren bu tat da neydi? Ağzımın içinde hissettiğim bir tat ama neye benzediğine tam olarak karar verememiştim, tuzlu muydu? Hayır daha çok tatlı gibiydi. Ağzımın içine akın eden suyun tüm bedenimi sardığını hissettiğimde bedenimi korku sardı, çırpınmaya başladım ama neyin içerisinde? Ben ne yapıyordum? Ellerim, hareket etmiyorlardı peki nasıl çırpınıyordum? Dudaklarım birbirine basıktı , nasıl su tadı alıyordum? Gözlerim neden açılmıyordu? Boğuluyormuş gibi hissederken nasıl nefes alıyordum? Göğsümden ruhum çekiliyormuş gibi hissederken birden sanki geri itilmişti ruhum bedenime, doğruca ağzım açılmış tüm oksijeni içime çekerken yattığım yerde doğruldum, İçerisinde olduğum şeyin ufak bir göl olduğunu görebiliyordum artık. İçinde çırpındığımı düşündüğüm su dizlerime çarpıyor, omuzlarımın üzerinden dalgalanarak geçiyordu. Oturduğum gölde ayağa kalksam herhalde su dizlerimde bitecekti. Etrafıma bakındım, kulakları uzun bir çok pembe insan bana bakıyordu, gözlerimi kendi üzerime diktim, çırılçıplaktım utanç ile kendimi ellerim ile kapatmaya çalıştım. Saçları yaşlılıktan aklaşmış adam elinde ki uzun beyaz bornozu bana uzattı.

Neyin içerisinde olduğumu bile bilmeden "Ihm, acaba herkes arkasını dönebilir mi?" Diye sormuştum. Şaşkın ve mutluluk karışımı ile yüklü olan yüzler birden kızarıp arkasını dönmüştü. Suyun içerisinden çıkıp arkasını dönmesine rağmen bana bornozu uzatmaya devam eden yaşlı adamdan bornozu alıp giydim.

"Teşekkürler" diye mırıldandım ama herkesin duyduğu aşikardı. Giyindiğimi anlayanlar yavaş yavaş tekrar bana bakmaya başlıyorlardı. Bu içime ürperti salsa da bir yandan güzel hissettiren yönü de vardı fakat neden mutlu hissettiğimi anlamıyordum.

"Ben Achillios, ölümsüzlük ile lanetlenmiş ve kayıp ruhları burada bekleyen bir bekçiyim." Yaşlı adam dönüp gözlerini direk gözlerime diktiğinde memnun kalsam da gördüğüm bembeyaz irisler beni biraz ürkütmüştü. Ahşaptan aslana benzeyen bir bastonu vardı. Şaşkın gözlerimi üzerinden çekmediğimde ne olduğunu anlamış olarak gülümsedi.

"Burası Elpelyum, bir çok krallığın bulunduğu ve evreni dengeleyen bir başka evren. Çok sorun olduğunu gözlerinden okuyabiliyorum Kelebek, fakat şimdilik ait olduğun saraya gidip dinlensen iyi olur."

Kelebek ne alakaydı şimdi? , kayıp ruh, başka bir evren mi? Neyden bahsediyordu bu yaratıklar? Uzun sivri kulakları bana elfleri anımsatırken pembe derileri beni büyülüyordu. İstemsizce aralık dudaklarımdan bahsettiği konuyla ilgili bir soru firar etti "Ait olduğum saray mı?"

"Evet, Elpelyum da herkesin ait olduğu bir krallık vardır ve bu fiziksel görünüşüne yansır, görünüşe göre sen gökyüzü sarayına aitsin. Gözlerinde sisli bir bulut görebiliyorum, göz renginin bu ton bir gri olması neredeyse rastlanmadık bir şey."

Bir an ölüp ölmediğimi ve buranın cennet olup olmadığını düşündüm. Cennet olmadığı kesindi olsaydı neden soylu ayrımı olsundu ki?

"Neler oluyor açıklayabilir misin?"

"Kısaca hatırlaman için küçük bir bilgi verebilirim ama zaten sarayda yardımcın sana tüm her şeyi ayrıntılı anlatacaktır. Sen insanların olduğu evrenden geliyorsun. Sen öldün."

Ölmüş olmama rağmen cennet cehennem yok muydu? Araf dedikleri o yer miydi burası?

"Sana daha açık anlatmak isterdim ama varis bekçilerinin çok konuşma yetkileri yoktur. Yine de yardımcı olmamı istersen yolu biliyorsun."

Elpelyum Taht KavgalarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin