7 - Ormanın Gizemli Leydisi

2 0 0
                                    

İrislerim'in bir sağa bir sola hareket ettiğinin bilincindeyim fakat yine de kendime gelemiyorum, gözlerime açmama engel olan bazı durumlar vardı. Ateşim çıkmış gibi hissederken acı içerisinde inlemekte istiyordum. Uyumadan önce yaşadığım her şey hala aklımda dolanıyordu, rüyama bile girmiş olan bir kaç şey vardı. Sarayın kırmızılığının yanında yanan yeşil bir saray görmüştüm, çığlıklar içerisinde kaçışan bir halk ve onuru ile can veren kralla kraliçeler. Aslında tuhaf bir rüyaydı fakat şu varis olayından sonra görülmesi en normal olay da denebilir. Siyah penceremi kapatan perdenin arasından sızan güneş hüzmeleri üstüme düşerken saatte bakmak için gözlerimi araladım. Oda da yelkovanla akrebin kovalamaca oynadığı o daireyi aradım fakat yoktu. Nasıl bir yerde saat olmazdı? Ardından her şey berraklaşmaya başladı. Uyudum, uyandım ama hala aynı kabus? Nasıl olabilir böyle bir şey? Kesinlikle beyin yıkıma gibi bir şey olmalı bu diyarda. Hareketlerim ilk defa o kadar hızlıydı ki kendimi bile şaşırtıyordum. Yataktan fırlamamla dolapta ki kırmızı renge bürünmüş, sarı nakışlı desenlerle süslenmiş kıyafeti alıp giymem neredeyse bir olmuştu. Kapının kenarında duran kahverengi botlarımı çıplak ayaklarıma geçirip odadan çıktım. Pantolon biraz derime yapışsa da rahattı aslında. Bu delilerin olduğu tarikattan ne kadar uzağa kaçarsam o kadar iyiydi. Kimseye görünmeden merdivenlere ulaşmam kolay olmuştu, varislerin olduğu katta hiç kimsenin gezinmemesi tuhaftı gerçi ama büyük ihtimalle benle uğraşmak istemeyen yardımcılardan dolayı kendilerine ek iş bindirmişlerdir. Saray alarma geçmeden önce merdivenlerden sessizce indim, eğer biri varsa ayak seslerini duyabilirdim ya da gizli tarikatları hakkında ki bir sohbeti, böylece delirmediğimi anlardım. Merdiven sonuna kadar olağanca dikkatli indim, merdivenlerde stresle kaybettiğim zamanın karşılığı olarak sanki basamaklar ayaklarımı kavurmuştu.  Dış kapı görüş açıma girse de dış kapıdan direkt çıkmak demek saray muhafızları ile didişmek demek değil miydi? Çok şükür biz de saraylar hakkında bir kaç şey biliyorduk... Büyük ihtimalle burdan tek güvenli çıkış mutfakta olmalı fakat orada da çalışan çok işçi vardır. Zamanında saray soymaya çalıştığımı hatırlıyorum. Saraylar hakkında genel bilgiler, kapıların nerede olacağı ile ilgili fakat neden gidip soyamadığımı hatırlamıyorum... Düşüncelerimde kaybolma işini bu tarikattan kurtulup kendi evime dönene  kadar saklamalıyım. Karşımda ki kocaman kapı açılırken merdivenin altında bulunan kapıyı açıp oraya saklandım bir süre,  gözlerim karanlığa alışana kadar olduğum ortamın farkına varamadım. Karşımda kocaman dönen taştan merdivenler vardı. Aşağı tutunarak inerken bu merdivenlerin beni hazineye götüreceği fikrindeydim. Ne kadar süre geçtiğini asla bilemediğim bu duvarlar arasında artık merdivenleri sayma kararı almıştım. 1,2,3,...

394,395,396,397! Sonun da son basamaktanda aşağı adımımı atıp etrafı incelemeye çalıştım. Çok karanlık bir ortamı ışıksız nasıl inceleyebilirdim ki? Duvarlara tutanarak gidiyordum. Eğer burada hazine varsa muhafızlarda var demektir. Çok geçmeden iki kişinin konuşmasına şahit oldum. Duvara sırtımı verirken onların koyu sohbetini kitap okur gibi beynime işliyordum.

"Şu yeni gelen varisle aran nasıl?"

"Efendimin kafası biraz karışık sadece."

"Duydum ki dün kral ve kraliçeye selam bile vermemiş."

"Efendimin kendince karakteri de bir tuhaftır."

"Hadi ama onu savunmayı bırak! Sana nasıl çirkin bir isim verdi acaba?"

"Dhimre adım. Bence çok güzel bir isim."

"Hayalinde ki isim değil ama dostum."

"Evet, ondan bin kat daha iyi."

"Duydum ki kafayı sıyırmış onu nasıl idare ediyorsun?"

"Olayları başkasının anlatmasından çok, kendisinin görüp öğrenmesini tercih ediyorum. O daha çok gördüğüm mantıklıysa inanırım kafasında."

Elpelyum Taht KavgalarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin