Taş duvarlar arasında yankılanan ve asla durmayan demirin demire vurma sesleri... Jaemin birazdan gerçekten aklını kaybedecekti ve bunun tek suçlusu Daphne denen periydi. Çenesi aşırı düşük olan bu peri kendisi sussa bile gürültü yapmanın bir yolunu buluyordu ve Jaemin'in sabrını sınamak için elinden gelen her şeyi yapıyordu. Jaemin elindeki şansı kullanıp elleriyle kulaklarını kapatıp çığlık atmıştı. Peri istediğine ulaşmış olmalıydı ki Jaemin delirmişti.
"KES ARTIŞ ŞUNU! Sürekli buraya gelip zorla bana zırvalıklarını dinlettiğin yetmiyormuş gibi bir de sinir bozucu sesler çıkartıyorsun!"
Donghyuck duyduğu sinirli sesle arkasına dönmüştü. Zaferini kazandığı için elindeki anahtarla uğraşmayı da bırakmıştı. Psyche oldukça aptal birisiydi, çabuk tuzağa düşüyordu.
"Yalnızlığını gideriyordum işte. Bakıyorum da Cupid buranın yolunu bile unutmuş gibi. Gerçi basit bir heves olacak kadar güzelsin, dahası yok Psyche."
Jaemin öyle bir hışımla yerinden kalkmıştı ki, Donghyuck eğer farkında olsaydı tüm dünyanın korkudan sessizliğe çekildiğini fark ederdi. Fakat Donghyuck şuan zaferinin sevincini yaşıyordu, Jaemin'se ilk defa aşkın acısını... O aptal yüzünden sürekli küçük düşürülüyordu ve yorulmuştu.
"Ben kanatlarını kopartmadan önce sussan iyi edersin. Yoksa insanoğlunun ne kadar zalim olduğunu görmek zorunda kalacağız."
Sesindeki tını öyle tiz öyle sessizdi ki taş duvarlara ulaşamadan ancak Jaemin duyabildi çünkü ayakları yere öyle sert basıyordu ki her adımında kule yıkılacakmış gibi titriyordu.
Ve gözünü bile kırpmadan Donghyuck'u sırtından aşağı itmişti. Eğer kanatları ve hızlı refleksleri olmasaydı aşağıdaki kayalıklar bir perinin kanına bulanmış olacaktı.
"Sen... kafayı yemişsin. Cupid seni öyle zehirlemiş ki gerçeklerden ölesiye hatta öldüresiye kaçıyorsun."
Elinde tuttuğu demir anahtarı Jaemin'in önüne fırlatmış ve arkasını dönmüştü.
"Kulenin anahtarını kaybettiğini fark bile etmeyeceği kadar umursamıyor seni. Onun için basit bir hevesten fazlası olmadın."
Donghyuck elinde tuttuğu zaferiyle uzaklaştığında Jaemin yerdeki anahtara bakmıştı. O aptal perinin haksız olması için tüm ruhunu verebilirdi. Kendini sakinleştirmeye çalışırken yavaş adımlarla kapıya ilerliyordu. Biraz önce adımlarıyla tüm kuleyi yıkacak gibi sarsan kişiyle aynı değildi sanki. Şimdi ayakları resmen kapıya gitmemek için yere yapışıyor gibiydi.
"Lütfen... lütfen Cupid... lütfen biraz bile kalbin ısınmış olsun benim için."
İhanet hissinin verdiği o soğukluk tüm kalbini dondurmadan önce çırpınıyordu sadece. Duymayacak olsa bile yalvarıyordu, geleceğin tarih kitaplarında böyle anılmak istemiyordu ama ihanete uğramış, başarısız bir prens olmak çoktan kaderine yazılmıştı bile. Çünkü daha anahtarı kullanmadan kapı sonuna kadar açılmıştı. Demir anahtar bu sefer çarptığı taş yüzünden ses çıkartırken Jaemin kendini yere bırakmıştı bile. Cupid onu zehirli oklarını kullanmadan kendisine köle etmiş ve gidemeyeceğini bildiği için kapıyı bile kilitlememişti...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cupid's Frame
Historical Fiction"İçimdeki bu yangını söndüremiyorsun. Seni de ısıtmıyor sıcaklığım... ama ben burada seni sevdiğim için yalnız başıma yanıyorum, Jaemin." ~ "Lee Jeno... sen nefretimin ateşinin ne kadar yakıcı olduğunu öğreneceksin. Bana yaptığın her şeyi sana ödet...