(2)-Onlar benim olmalı!

87 11 6
                                    

Hoca ders anlatmaya devam ederken yerimde duramıyordum. Küçük kulaklarım canımı yakıyordu. Ve acı yavaş yavaş gözlerimi dolduruyordu.

Sıkıntı ile kafamı sıraya koyarken yan taraftaki sırada oturan Minho ile göz göze geldim. Yüzüme iyice bakmış ve kaşlarını çatmıştı.

Of ağlıycam ya. Ellerimi şapkaya atarak biraz yukarı kaldırdım ama hareket eden kulaklarım ağrıyınca geri kapattım.

Ne zaman yok olucak bu kulaklar ya. Deliricem.

"İyi misin?"

Dersten dikkatini alan Felix bana dönmüştü.

"İyiyim niye?"

"Deli gibi kıvranıp duruyorsun dersin başından beli. İyi değilsen dayanman lazım. Bu saatten sonra bırakmazlar."

Bu sistemi sevmiyordum. Öğleden sonra aile gelmediği sürece bırakmazlardı.

Kafamı sallayarak kafamı sıraya koydum. Yine Minho ile göz göze gelmiştim. Sağ gözümden bir damla yaş akarken kafamı diğer tarafa çevirdim. Böyle giderse kuyruğumda çıkacaktı.

Okuldan kaçsam ne olurdu?

Neyse tamam dayanabilirim.

Zil çalar çalmaz sınıftan yine Felix'i beklemeden çıkmıştım. Hızla lavaboya ilerledim ve kabinlerden birine girerek şapkayı çıkardım. Kabinde bir köşeye sinerek minik kulaklarımı ellerimle tutup derste başlayan ağlamama devam etmiştim. Hafif hafif okşadığım kulaklarımın ağrısı azalırken lavabonun kapısı açılmıştı. Daha sonra da olduğum kabinin kapısı tıklanmıştı.

"İyi misin?"

Minho neden beni rahat bırakmıyordu ki?

"Evet."

Şapkayı tekrar kafama takarak kabinden çıktım. Aynadan kızarmış gözlerime baktım. Annem bana sinirlenicek. En başından ne olursa olsun onu aramalıydım. Minik kulaklarım acı çekiyor.

Elimi yıkarken bana garip bir şekilde bakan Minho'ya baktım.

"Neden şapka takıyorsun?"

"Sanane."

"Şapka benim."

Şaşkınca ona döndüm. Felix bula bula onun şapkasını mu bulmuştu?

"Sadece solmuş yüzümü saklamak istedim. Sana yarın geri verebilirim."

Daha fazla bir şey olmadan lavabodan çıkmış ve sınıfa gitmiştim. Yine kıvranmama laf eden Felix ile ders bitmiş ve ben hızla onunla vedalaşarak okuldan çıkmıştım. Bir elimle şapkayı tutarken diğer elimle çantamın askısından tutarak koşuyordum. Yolumun uzun olmasına aldırmadan koşuyor ve bir an önce eve varmak istiyordum. Evim ormanın içindeydi. Kalabalıktan uzaklaştığım an şapkayı başımdan çıkartmış ve koşmayı da kesmiştim. Yorgun bir biçimde yol kenarında ilerliyordum.

Acıktım.

Yorgunluğu biraz üzerimden atınca koşmaya devam etmiş ve eve varmıştım. Hemen eve girerek önce minik kulaklarıma birer ağrı kesici krem sürmüş ve dolaptan ne bulduysam yemeye başlamıştım. Bugünden anneme bahsetmesem iyiydi.

Şu an ki anne ve babam çocukları olmadığı için beni evlat edinmişlerdi. Ayrıca benim tek başıma öylece ortada kalmamı da istememişlerdi. Bu yüzden üstüme çok düşerlerdi. Liseye başladığım zaman annemde kendine bir iş bularak beni evde tek bırakmaya başlamıştı. Ondan önce zaten özel biri olduğum için çok üstümde duruyordu. Çok dikkat ediyordu. Bir senem çok rahat geçmişti birkaç aksaklık dışında. Diğer senelerimin de öyle olmasını umuyordum.

Fıstıklarımı Verin! -Minsung-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin