"Başının ağrısı geçti mi?"
"Neredeyse. Teşekkürler."
Geçen başımın ağrısı ile az çok rahatlamıştım. Kuyruğum ve kulağım da bir süre sonra kendiliğinden kaybolurdu. Bunu umursamadan oturduğum koltukta yayıldım.
Dün annemin söylediği kelimeler aklıma gelince elimi anlıma vurarak ofladım. Bir sorun olacağını hissediyordu kadın resmen.
"Bir sorun mu var Jisung?"
"Annem sizinle kalmamın sorun olup olmayacağını sordu ama ben hiçbir sorun olmaz dedim. Şu an olana bak."
Hepsi aynı anda yanımdaki boşluğa serili olan kuyruğuma döndü.
"Altıncı hissi kuvvetliyse demek ki?"
Kafamı sallayarak onayladım.
"Peki okulda olan şeyler? Bir anda ortadan kaybolman ve miğdem ağrıyor dediğin zamanlar."
Felix'in sorusu ile ona muzdarip bir gülüş atarak bildiği cevabın doğru olduğunu anlatmaya çalıştım.
"Bundan sonra sadece bana haber ver. Ben sana yardımcı olurum."
Bu defa daha çok gülümseyerek oturduğum yerden kalkmış ve yanına giderek kollarımı ona dolamıştım. Aynı zamanda kuyruğum bacaklarına sarılmıştı.
"Ah bu tuhaf hissettirdi."
Kıkırdadık ikimizde. Ondan ayrılıp yerime geçerken Minho'nun sorusu ile ona döndüm.
"Peki geçen gün olan şey neydi?"
"Aslında karışık birşeydi. Biri bana okulda sincap diyince nedensiz bir telaşa girdim ve korktum. Daha sonra küçük bir panik atak geçirdim. Annem gelip bana sakinleştirici yapmamış olsaydı zorda kalırdım. O gün için teşekkürler."
"Ne demek."
Oturduğum koltuğa daha fazla yayılarak ayaklarımı öne doğru uzatmıştım. Üzerimdeki bol gömlek bana şekil uyduramayıp yukarı doğru kayıyordu. Aslında bol olması çok rahattı ama altımda kısa bir şort varken rahatsız ediciydi.
Bacaklarımı huysuz bir şekilde sallarken üzerine konan yastık ile şaşkınca koyan kişiye döndüm.
Minho çatık kaşları ile bana bakarken "Ne var?" diye sitem ederek bende kaşlarımı çattım. Ama beni umursamadan önüne döndü.
"Hadi dışarı çıkıp biraz eğlenelim."
Seungmin'in söyledikleri ile her birimiz de gözlerini gezdirdi.
"Ben eve gidip üzerimi değiştirmek istiyorum."
Huysuz bir şekilde söylenmem ile bana döndü.
"Evlere dağılırsak tekrar toplanmamız sıkıntı olur ama."
"Okul kıyafetlerimizle mi gezelim?"
"Benden giyinin birşeyler. Sonra getirirsiniz."
"Ama senin kıyafetlerin çok büyük."
Dönen muhabbete kollarım bağlı bir şekilde sinirle dalmam ile bir kahkaha koptu hepsinden.
"Ne var ya?"
Jeongin yanında oturduğu Changbin'in sırtına vurarak gülmeye devam ederken söyledikleri ile daha çok sinirlendim.
"Kıyafetler büyük değil, sen küçüksün."
Yanımda gülümseyen Minho'ya dönerek kuyruğumla yüzüne birkaç defa vurmuştum. Ama o hiç şaşırmadan eliyle kuyruğumu iterek gülmeye devam etmişti.