6. Bölüm: ÖLÜM KARTI

48 18 100
                                    

Oy ve yorum yapmayı unutmayın:)
Keyifli okumalar!

6. Bölüm: ÖLÜM KARTI

Bir insan kendini hiç tanımadığı dünyada, saçma sapan bir savaş akademisinde, saçma dersler görürken ve etrafta bir katilin gezdiğini anlarken, bulduğunda güveneceği tek kişi ve güveneceği tek şey kendisi oluyordu.

Fakat insan kendisine dahi güvenemediğinde, işte tam o an kayboluyordu.

Karşımda bir hortlak duruyordu?

Ve sanırım karşımdaki hortlağa hortlak görmüş gibi baktığım için hortlak şaşırmıştı.

Profesör dövüşenleri izliyor, birkaç hareketlerini düzeltiyordu. Etraftaki herkesten çıkan ses sadece bizden çıkmıyordu. Ve bunun sorumlusu ise hala şaşkınlıkla o kıza bakan bendim.

"Hayır, eminim" dedim başımı iki yana sallarken. Esen ılık rüzgar saçlarımı dağıtırken kız öylece dikilmekten sıkılmış olacak ki profesöre sesleniyordu. Aynı gri, siyaha dönük teni vardı. Aynı beyaz saçlar, aynı açık renk gözler, aynı yüz hatları. Emindim, bu kız oydu. Sertçe yutkunduğumda bana doğru gelen profesöre iyi olmadığıma dair birkaç yalan sıralayıp amfiye oturdum. O ise yeni eşleştiği kişiyle antrenman yapıyordu.

Ayaklarının birini öne atarak yerinde sallanıyor, dövüş hakkında çok bilgisi olduğunu belli etmemek istercesine rakibinin etrafında bir uydu misali dönüyordu fakat bu belli etmeme işinde başarısız olmalı ki rakibi şüpheli gözlerle onu izlerken bir yandan da sıktığı yumruğunu tetikte tutuyordu, sanki en ufak bir hamlesinde çenesine tüm gücüyle indirebilecekmiş gibi.

Fakat bunun gerçekleşmeyeceği hafifçe titreyen dizlerine atılan kısa ve dikkatsiz bakışla bile anlaşılabilinirdi. Kendine bahane üretmek istercesine açtığı saçları rüzgarın her esişinde yüzüne çarpıyor, belki de gözlerindeki endişe ve korkunun görünmesini engellemeye çalışıyordu fakat karşısındaki siyahi kız -gri tenli insanlara ne denildiğini bilmiyorum- ne kadar onun gözlerindeki korkuyu saçları yüzünden göremiyorsa o da yine aynı saçları yüzünden siyahi kızın hareketlerini gözden kaçırıyordu.

"Kartlardaki sırlar..." Diye fısıldadı yanıma ne ara geldiğini fark etmediğim garip giyinimli genç kadın. Güneş ışığı sırtımı yakıyor, antrenman yapanların tam üzerine düşüyordu. Onlar antrenman yaptıkça bastıkları yerden tozlar uçuşuyor, vuran güneş ışığıyla daha da belli oluyordu. Tok kılıç sesleri git gide daha da arttığında bu önümdeki manzara ve arkadaki büyük şato bana gerçekliği ardı ardına sorgulatıyordu. Sanki yemyeşil ve parlak olan bu çimenler bile gerçek değil gibiydi. Daha önce de söylediğim gibi, her şey bir film setinden ibaret olabilir miydi? Çünkü her şey tamda böyle görünüyordu.

"Anlamadım?" Diye sordum dikkatimi zorlukla da olsa önümden ayırarak. Karşımda az önceki kızın aynısı duruyordu. O kadar çok benziyorlardı ki... Tek farkları bu kızın teninin çok açık hatta beyaza dönük olmasıydı. Üzerinde siyah, etekli bir savaşçı kıyafeti ve oldukça büyük bir pelerin vardı. Beyaz saçlarının kimi yerlerinden örgü uzanıyor, bazı kısımları ise altın rengi tokasıyla hareketlendiriliyordu. Eminim ki bu altın rengi tokalara bile ihtiyacı yoktu. Gözlerindeki tehlikeli parıltı, kan kırmızı dudakları ve hiç hareket etmese bile etrafına yayılan yoğun aura onu en uzak mesafelerden bile fark etmenize yardımcı olabilecek nitelikteydi.

Dikkatli kısa bir inceleme sonrası doğal olduğuna emin olduğum kan kırmızısı dudaklarında az önceki söylediğim sözler sonrası ufak bir kıvrım oluşmuştu. Gözlerindeki artan ışıltılar sözlerimin hoşuna gittiğini belli ediyordu, biraz da oyunbaz bir havası vardı. Pelerininin iç cebinden çıkarttığı kartları ustaca bir el hareketiyle parmakları arasında yelpaze gibi açtığı an sağ gözüm güneşten dolayı görmemeye başlamıştı ve bu kız niye oturmuyordu? Gerçekten etkileyici bir hareket yapması için ayakta durması şart mıydı?

ZODYAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin