8. Bölüm: SAHTE KUTLAMA

34 13 35
                                    

Oy ve yorum yapmayı unutmayın!
Keyifli okumalar:)

8. Bölüm: SAHTE KUTLAMA

"Derste Brats çok ısrar ettiği için onların yanına oturdum aslında seni de çağıracaktık ama göremedik bana kızmadın değil mi?" Oris açık yeşil, iri gözlerini yüzümde gezdirirken titrek sesiyle konuşmaya devam etti. "Gerçekten çağıracaktım seni. Hatta Brats yanımıza geldiğinde sen yanımdasın sanmıştım ama ortadan kayboldun. Özür dilerim." Sesinden dahi ne kadar üzgün olduğu belli oluyordu. "Gerçekten sorun değil aklımdan dahi geçmemişti." Dedim şatonun kapısından girerken. "Başka insanlarla oturabilirsin, konuşabilirsin sırf oda arkadaşınım diye sürekli benimle takılman gerekmiyor."

Gözle görülür bir rahatlıkla omuzları inerken yüzünde büyük bir gülümseme oluşmuştu. "O zaman aramızda herhangi bir sorun yok değil mi?" Başımı sallayarak onayladım. Koridorun her yeri mumlar ve balonlarla süslenmişti. Tavana asılmış püsküllü bayraklar yan yana geldiğinde büyük bir 'Rodas' yazısı oluşturuyor, üzerindeki altın işlemeler şaşkınlığımı perçinliyordu. "Profesörün gerçekten doğum günü mü?" Diye mırıldandım taş duvara asılmış, üzerinde Rodas Valemir'in yüzünün büyük bir resmi olan posterin yanından geçmeden hemen önce. 13 Mayıs...

Büyük salonun kapısının önüne serpilmiş kuru gül yapraklarını görmemle gülmeden edememiştim. Bu adam beni her defasında şaşırtmayı başarıyordu. "Fazla mı... Romantik duruyor?" Diye mırıldandı Oris, sesindeki şaşkınlığı ele veren bir tınıyla. "Kesinlikle." İçeri girdiğimde gördüklerime inanamamıştım. Taş duvarlara büyük, yirmi iki yazan şekilli balon asılmış, balonların önü gül yaprakları ile donatılmıştı. Masaların hepsinin üzerinde küçük bir pasta ve kurabiyeler bulunuyordu. Havada uçmaya başlayan gül yaprakları ve kırmızı küçük mumları görmemle Profesör Grace'in sesini duymam bir oldu. "Profesör! Bize armağan edilen efsunu böyle kullanamayız!"

Rodas Valemir sol işaret parmağını havaya kaldırmış, uçan gül ve mumları yönetirken Mila Grace büyümüş gözlerle ona engel olmaya çalışıyordu. "Ambiyansı bozuyorsun lütfen bağırmayı keser misin?" Diye söylendi Bay Valemir, gülleri tüm odaya yayarken. Gözlerimi onlardan çektiğimde boş bulduğum masaya doğru ilerlerken "gelsene" diye seslendim hala şaşkınlıkla etrafı izleyen Oris'e doğru. Rodas soldaki duvarın önünde duran ürkütücü çalgıcılara doğru elini salladığında yavaş yavaş dolmaya başlayan salonu keyifli bir müzik sesi doldurmuştu.

Piyano ile karışan keman seslerine araya giren gayda eşlik ediyordu. Tüm ruhlar buradaydı. Yuvarlak masalara yerleşirken hepsinin yüzünde hakim olan tedirgin havayı görebiliyordum. Kütüphaneye gitme işi de yatmıştı. "Son ders ne?" Diye sordum etrafı izleyen Oris'e doğru. "Bakım ve beslenme."

"Kütüphane nerede biliyor musun?" Gözleri hızla bana döndüğünde yüzünde eğlenceli bir gülümseme oluşmuştu. "Kitap okumayı seviyor musun?" Oris'e anlatmalı mıydım? Saatlerdir zihnimi işgal eden bu düşünceye hala cevap bulamamıştım. Maksimum ne olabilirdi diye düşündüm içten içe. Maksimum gider birilerine anlatırdı, anlattığı arkadaşları başklarına söylerdi deli damgası yiyerek okuldan atılırdım.

Akıl hastanesi falan var mıydı acaba buralarda? Ama bir yandan düşününce de bana çok yardımı dokunabilirdi. Ben dahi neler yaşadığımı bilmiyorken bana yol gösterebilirdi. Güvensizlik hissi bir kırbaç gibi göğsüme indiğinde yutkunmakla yetindim. Başımı sallayarak onu onayladığımda düşmüş yüzünü toparlayarak "4F amfisinin ilerisinde." Diye yanıtladı. Bir şeylerin farkındaydı ve ben artık ona haksızlık etmek istemiyordum. "Akşam seninle bir şey konuşmak istiyorum, erken uyuma." Dedim gözlerimi çekilen sandalyelere çevirirken.

ZODYAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin