*65* Van

25.3K 1.8K 560
                                    

Fıtrat değişir sanma, bu kan yine o kandır.

Umay'dan devam...

2 milyona son 1 ♡

°

Her şey sallanıyordu sanki. Tüm evren altüst olmuş gibiydi. Karanlığın içinde parlayan küçük ışık hüzmeleri açmak için zorladığım göz kapaklarımın arasından süzülüyordu. Her yukarı doğru savruluşumda yuvarlanan taşların seslerini algıyabiliyordum. Fakat bir türlü gözlerim açılmak bilmemişti. Sanki güçlü bir yapıştırıcı ile birbirine yapışmıştı kirpiklerim.

Sallanan bedenim durduğunda az önceki tüm gürültü kesilmişti. Ne yerinden çıkacakmış gibi çarpan demir parçasının yaptığı ses ne de yuvarlanan taşların bıraktığı ayrılığın sesi. Derin bir nefes alıp kendimi yokladıktan sonra açabildim gözlerimi. İlk bakışta karşımda mavi bir çadırın çatısını gördüm. Gözlerimi tekrar kapayıp açtığımda başımı sağa ve soluma çevirdim. Sağ tarafımda çürümeye yüz tutmuş tahta bir çitle karşılaştım. Öbür tarafta ise başları birbirlerinin omzuna dayamış iki kız vardı. İkisininde gözleri kapalı ve elleri ve ayakları bileklerinden bağlanmıştı. Kendi bileklerime baktığımda kalın bir urgan ipin bileklerimi kestiğini yeni fark etmiştim. Uzandığım yerden doğrulmaya çalıştığımda bağlı olan ellerim buna engel olmuştu. Birkaç başarısız denemeden sonra kendimi geriye bıraktım. İçinde bulunduğumuz araç tekrar hareket ettiğinde kalbim korkuyla teklemişti. Gözlerimi kapayıp korkmamam gerektiğini kendime hatırlattım ve derin nefesler çektim. Buradan kurtulacaktım ve bunun için cesur olmam yeterliydi. Daha önceki tecrübelerimi düşünüp güldüm. Hayatımın son bir yılı trajikomik bir hal alması beni değiştirmişti.

İçimden besmele çekip oturur pozisyona geçmek için tüm gücümle kendimi zorladım. Doğrulduğumda bacak kaslarımdaki yanma hissini önemsemeyip zaferimi kutladım. Şimdi etrafı daha iyi görebiliyor ve yatarken duyduğum taşları, bulunduğumuz çadırlı kasanın kapısındaki küçük bir delikten görebiliyordum. Toprak ve taşın karıştığı bir yoldan hızla ilerliyor ve bu yüzden de oldukça sarsılıyorduk.

Düşünmem lazımdı. Karşımdaki kızların sararmış suratları beni tedirgin ediyorken aklıma kaçma senaryoları getirdim. İçimdeki umut yine Miraç gelir ve kurtarır seni, diyordu. O veya diğer Türk askerleri bizi bulana kadar kendimi ve bu kızları korumam gerekiyordu. Hadi Umay, damarlarında akan asil kana güven.

Araç yavaşladığında dışarıdan gelen seslere dikkat kesildim. Karmaşık bir şeyler konuşan iki adam sesi geliyor fakat içinden anladığım herhangi bir kelime dahi çekemiyordum. Aracın yokuş aşağı inmesiyle bacaklarımın üzerinde birbirine bağlı ellerimle pantolonumu sıkıca tuttum. Ne kadar dengede kalmaya çalışsam da araç virajlarda döndükçe bir tarafa savruluyordum. Sonunda düz bir yola girdiğinde dirseklerimden destek alarak oturduğum yerde doğruldum. Savrulurken tahtaya vurduğum başım sızlarken az önceki baygın kızların çığlıkları ile irkilmiştim. İkiside kendilerine ve etrafa baktıktan sonra dayanamayıp ağlamaya ve bağırmaya başlamışlardı. Yardım nidaları gözlerimin dolmasına sebep olmuştu.

Onlara sesleneceğim sırada araç ani bir frenle durmuş ve yine başımı yaslandığım tahtaya vurmuştum. "Kızlar sakin olun."

"Neredeyiz biz imdat?!"

"Abla ne yapacaklar bize?!" Ağlayan kızlardan biri benden birkaç yaş küçük olduğu belli iken diğeri benimle yaşıta benziyordu. Benimle yaşıt olan kendine hakim olmayı biraz olsun başarıp ağlamasını durdurmuştu.

Mavi çadırın kapısı sertçe açıldığında tüm sesler kesilmiş üçümüzde dışarıya odaklanmıştık. Kapının ardında beliren adam gülerek bulunduğumuz yere çıkmış ve bize bakarak gülüşünü sürdürmüştü. Çirkinliğine çirkinlik katan gülüşü çarpık dişlerini sergiliyordu. Kirli sakallı kalın kaşlı ve çenesinin altında dikiş izi olan bu adam beni kaçıran adamdı. Maskesiz hali daha korkutucu dururken korkmadığımı hissettim. En fazla şehit olurdum ne var yani?

Ev Sahibim Asker Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin