*28* Giresun

41.5K 2.9K 255
                                    

Umaydan...

°

Şalımın omzumda salınan kısmındaki kana bir kez daha baktım. Çakma'nın, kanlar içinde kollarımın arasında bayılması gözümün önünden gitmiyordu.

Yaklaşık on beş dakika önce onu ameliyata almışlardı. Timi ve komutanları ameliyathane koridorunda tur atarken bende ikili koltuktan İpek ile oturuyordum. Karşımızda da Çakma'nın annesi Zeynep teyze ile onu teselli eden annem oturuyordu.

"Allah'ım, ne olur oğlumu bana bağışla yarabbim!" Duasına, hıçkırıkları ve gözyaşlarıda katılıyordu Zeynep teyzenin. Ona her baktığımda içimde bir korku oluşuyordu. Gördüğüm kadarıyla Miraç çok fazla kan kaybetmişti ve yediği kurşunlar vücudundan geri çıkmamıştı.

"Zeynep anacım, sil gözündeki yaşları. Poyraz komutanım halay çekerek çıkar bu kapıdan, sen rahat ol." Esmer askerin Zeynep teyzenin içini rahatlatmak için söylediği cümlelere bende katılmıştım. O değişiğe bir şeycik olmazdı. Hepimizi gömer, tipinden belli!

Genel cerrah Murat hocanın ameliyathane kapısından çıkmasıyla hepimiz ayaklandık.

"Durum nasıl doktor?" Komutan olduğu her halinden belli olan kır saçlı adam hepimize tercüman olmuştu.

"Ameliyat zorlu geçti ama iyileşecek. Sırtındaki kurşunlar neyseki omurgaya gelmemiş. Birkaç saate uyanır ama işine dönmesi için vakit gerekli. Tekrar geçmiş olsun."

Derin bir nefes almıştı herkes. Dillerde ve yürekte şükür nağmeleri gezerken timdeki askerler birbirlerine sarılmaya başladı.

"Ben demiştim halay çekerek çıkar diye. İki güne operasyona bile çıkarız biz."

"Tunalı abartma koçum! Ne iki günü? Akşama Suriye'ye geçeriz bile." Ali eniştenin mutlu sesinden sonra herkes hüzünlü haliyle bile gülmüştü.

Komutanları hastaneden ayrıldıktan sonra Zeynep teyze bizide eve yollamak istemişti.

"Umay, İpek hadi sizde evinize işinize gidin. Umay yoruldun sende sağolasın evladım." Yorgunluk aklımın ucunda geçmemişti aslında. Hanımlar üstümü değiştirmem için eve gitmeye zorlasalarda ben gitmek istemiyordum. Hele Çakma normal odaya geçsinde giderim ben.

"Ben seni bırakırım tekrar gelirsin. Üstün başın kan, hadi Umay!" Küçük çocukcasına kafamı sallayıp reddettim. Annemin gitmem için imalı bakışları ve İpek'in dürtüsüyle pes edip eve gittim.

Hızlıca merdivenlerden çıkıp kapıyı açtım ve içeri girdim. Kapıyı aralık bıraktım ama İpek'in içeri girmesini beklemedim. Odamdaki aynada kendime baktığımda gerçekten çok kötü görünüyordum. Gece nöbet tuttuğum için biraz ter ve yoğun kan kokuyordum.

Üstümü değiştirirken Miraç çakmasını o halde ilk gördüğüm anı düşünmeye başladım. Çok korkmuş ve telaşlanmıştım. Sabahın o saatinde bu olay aklımın ucunda geçmezdi. Yani normal insanların başına gelebilecek az rastlanan bir şeydi. Unuttuğum tek şey Miraç askerdi.

Kıyafetlerimi giyip parfüm sıktıktan sonra evin içinde İpek'i aramaya başladım. Mutfağa girdiğimde tezgaha yaslanmış, börek götüren bir İpek'le karşılaştım.

"Afiyet olsun."

"Sağol al sende ye!" Bana bakmayıp börekleri mideye indirmeye devam ediyordu.

"Beni düşündüğün için sağol ya! Millet vurulsun kan kaybetsin sen midenin derdindesin!" Cümlemi bitirdiğim anda tebessüm ederek bana döndü ve tek kaşını havalandırdı.

"Miraç iyi olacak zaten de sen neden bu kadar endişelenip dert edindin?" Cevap vermeden önce iki adım atıp önündeki börekten aldım.

"Endişelendim çünkü böyle bir olayla ilk kez karşılaşıyorum. Dert falanda edinmedim. Ben bir doktor olduğum için hastalar ile ilgileniyorum." Börekleri mideye indirme sırası bana geçmişti.

"Yani doktor Umay Aydoğdu her hasta ile yakından ilgilenir hele birde onun dökülen kanına bakıp derin derin düşünür ve çok üzülür. Gayet iyi bir doktorsunuz hanımefendi. Nazar değmesin."

Yüzünde yarım gülüş ile mutfaktan çıktı. Ben ise kalan börekleri yedim ve uyumamak için yüzümü tekrardan yıkadım. Daha sonra da İpek böcüğünü aşağıda daha fazla bekletmemek için evden çıktım.

Hastaneye vardığımızda İpek odasının olduğu binaya bende Çakma'nın yattığı binaya çıkmıştım. Bugün tatil günüm olduğunda acilin yanından bile geçmemiştim.

Asansörden inip koridorun sonunda oturan annemi ve birkaç askeri gördüm. Yanlarına ilerleyip geldiğimi gören annemin yanındaki sandalyeye oturdum.

"Biraz dinlenseydin. Daha uyanmadı, Zeynep'i içeriye aldılar."

"Tamam işte uyansın gideriz."

Annem sessiz kalırken mizahı iyi olan esmer asker ile gözgöze geldik. Adı..Tuna idi galiba.

"Allah senden de razı olsun doktor hanım. Sen Poyraz komutanı orda görmesen her şey daha kötü olabilirdi. Poyraz komutan seni kurtardı sende onu kurtardın, ödeştiniz!" Gülümseyip diğer askerlerin başlarıyla onaylamasını izledim.

"Allah hepimizden razı olsun. Allah korudu benlik bir şey yok." Dememle o da başını olumlu anlamda salladı. "Doğru, rabbime şükürler olsun."

Karşısında oturduğumuz kapının açılmasıyla bakışlarımız oraya yöneldi. Elinde dosya ile çıkan hemşire bize bakıp gülümsedi.

"Hasta uyandı, tekrar geçmiş olsun."

"Heyt be komutanıma!"

"Miraç komutan aslan gibidir aslan! Maşşallah!"

"Oh be! Şükürler olsun Allah'ım." Askerler coşkuyla sevinirken annem ve bende gülümseyerek onların sevinişlerine eşlik ettik.

°

Oy vermeyi ve satır aralarına yorum yapmayı unutmayın lütfen.

Vatan sevgisiyle kalın...♡

Ev Sahibim Asker Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin