Elizabeth ve Regulus güneş batarken otobüsten indiler. Elizabeth endişenin getirisiyle adımlarını hızlı hızlı atarak sahile yürürken Regulus da ona yetişmeye çalışıyordu.
Az sonra bir şeylerin kötüye gideceğini ikisi de biliyorlardı.
Sahile vardıklarında gökyüzü turuncuydu, denizse onun turuncusunu yansıtıyordu. Regulus gökyüzünü ve denizi, aya ve güneşe benzetti; bunu düşünürken de elinde olmadan gülümsedi. Elizabeth onu fark etmedi. Hızla sahile yürüdü ve olduğu yerde dönüp duran James'ın yanına ulaştı.
"Hey!" diye seslendi oğlana. James Elizabeth'i fark ederken Regulus da yanlarına ulaştı. James'ın gözleri Elizabeth'ten Regulus'a kaydığında Elizabeth oğlanın gözlerindeki duygu değişimini gördü ve James gibi o da Regulus'a baktı. Regulus anlamayan bakışlarla bir kıza bir James'a bakıp dururken James hafiften sesini yükselterek:
"Konuşmalıyız." dedi. Regulus anlayışla başını salladığında Elizabeth gözlerini Regulus'un üzerinden çekti ve elini kumlara doğru salladı.
"Oturalım." dedi ama James bunu duymamış gibiydi. Hâlâ aynı şüpheli ve dikkatli bakmadığınız sürece öfkeli olduğunu anlayamayacağınız bakışları Regulus'un üzerindeydi. Regulus'un James'a dönük bakışları da onunki gibi şüpheli bir şekle bürünmeye başlamıştı.
"Eski yıllardan geldiğini söylüyorsun." dedi James aralarındaki soğuk fırtınayı bozarak. Regulus hafifçe başını salladı. Elizabeth ise sessizliğini koruyup endişeli gözlerle onları dinlemeyi seçti.
"Bunun üç yolu var. Ya sen yıllardır o sudasın ve ölmedin ya zamanda yolculuk yaptın ve o suda uyandın ya da paralel evrenlerden birinden geldin." dedi James.
"Bunlar sadece tahminler." diye onu düzeltti Regulus ama James bunu umursamadı ve konuşmasına devam etti.
"Yıllardır o suda olmanın imkanı yok." dedi. Regulus onu tekrardan bölerek:
"Büyü kullandığım sürece var." dedi. James gözlerini kısa bir an kapatıp sabır dilenir gibi bir nefes aldı ve:
"Kullandın mı?" diye sordu. Regulus yutkunup gözlerini kaçırdığında James devam etti.
"İkinci ihtimal zaman yolculuğun yapmış olabileceğin. Ve üçüncü ihtimalse bir paralel evrenden gelmiş olduğun. Ama üçüncü ihtimal de yersiz kalır. Çünkü paralel evrenler arası geçişte zaman kayması olmaz." dedi James. Elizabeth bu kez araya girdi ve:
"Ya oluyorsa ama bunu insanlar olarak bilmiyorsak? Paralel evrenler bile hâlâ muamma James!" dedi. James gözleri hâlâ Regulus'dayken başını salladı.
"Bunlar muamma olabilir." dedi. Ardından gözlerini Elizabeth'e çevirdi. James'ın gözleri Elizabeth'inkilere değip de kızın endişesini görünce aniden yumuşadı.
"Ama onun Regulus'u iyi araştırmış bir yalancı olma ihtimali Regulus olma ihtimalinden çok çok yüksek. Ya yine okuldakilerden biri seninle dalga geçiyorsa? Her şeye bu kadar çabuk inanmamalısın, yoksa her seferinde olduğu gibi yine kırılırsın El." diye açıkladı kendini.
Regulus öylece kalakalmış onlara bakarken Elizabeth'in gözleri James'tan Regulus'a doğru kaydı. Güneş ufuktan gökyüzüne son kez dokunurken ve karalık üstlerine çökmeye bu denli yakınken ikisinin gözleri birbirlerini buldu. Hayır, hayır, bu romantik falan değildi. Regulus'un, kızın gözlerinde gördüğü onlarca şüphe ve kırgınlık korkunç ve trajikti. Elizabeth'in, oğlanın gözlerinde gördüğü onlarca hayal kırıklığıysa şüpheli, can acıtıcı ve dramatikti. Elizabeth'in oğlanın gözlerinde gördüğü şeyler hüznün birer uzantısıydı ve kız daha fazlasının olup olmadığını merak ediyordu. Tüm bunların aptal ve gereksiz bir şekilde fazla iyi planlanmış bir şaka olup olmadığını merak ediyordu. O güzel gözlerin aslında sahte olduğuna ve o güzel maskenin ardında korkunç ve ona saldırmaya hazır bir zorba olduğuna inanmak istemiyordu. Regulus bir şizofreni bile olabilirdi ama Elizabeth onun Regulus olduğuna inanmak istiyordu. O yüzden bir süre boyunca ona gerçek olup olmadığını nasıl soracağını bilemedi. Güneş battı ve karanlık siyah bir mürekkebin kağıda boşalışı gibi gökyüzüne boşaldı. Ay bulutların ardında kalmışken Elizabeth dudaklarını araladı.
"Gerçekleri ve doğruları söyleyeceğine yemin et." diye fısıldadı. Regulus birkaç saniye onun bir sinema sahnesindeki sanatsal bir kadın karakterin gözyaşlarıyla dolu gözleri gibi görünen kahverengi gözlerinde kayboldu. Kızın sesinde boğuldu ve Elizabeth'in dediklerini kavrayabilmesi zaman aldı. Sonunda kızın saf, basit ve savunmasız kelimeleri anlam kazandığında karşılık verebildi.
"Yemin ederim."
Elizabeth'ten ufak bir hıçkırık sesi yükseldi. Kız bunu kimsenin duymamış olmasını diledi ama iki oğlan da fark etti. Yine de önemsemedi ve devam etti.
"Sen her bir süliette o güzel ruhunu aradığım Regulus Arcturus Black misin yoksa diğer her bir süliet gibi ruhumu solduran zorbalardan biri mi?"
Regulus durdu, gözlerini kısa bir an James'a çevirdi ama oğlan karanlığın içindeki bir sülietten fazlası değildi. Ardından tekrar kızın sülietine döndü. Işık onları terk etmişken ve üçü de birbirlerini görmekte ve tanımakta zorlanırken:
"Ben ruhu soldurulmuş Regulus Arcturus Black'im." diye fısıldadı. Gecenin sessizliğiyle fısıldayışı diğer ikisinin kulaklarına çalındı. Önce sessizlik oldu, sonra sülietlerden biri kıpırdandı ve nazik bir ses:
"Sana inanıyorum." diye fısıldadı. Regulus karanlığa bir gülümseme bahşetti kimse onu görmese de. Elizabeth de bu gülümsemenin sıcaklığını hisseder gibi gülümsedi. Oysa James hâlâ soğuktu. İkili öylece gülümserlerken onları hissetmedi ve uzaklaşmayı seçti. Ayakkabılarının kumda çıkardığı sesle uzaklaştığını diğer ikisine duyurdu ve oğlanın sülieti karanlığa karışıp gözden kayboldu.
James üzümlü kekim...Yazarın okurlara ayırdığı bölüm sonrası yorum alanına gelmiş bulunmaktasınız. İçinizden geçenleri bırakabilir, sohbet muhabbet döndürebilirsiniz.
Evet evet yine dram biliyorum ama sonraki bölüm birçoğunuz için çoksel bir bölüm olacak diye tahmin ediyorum eheh.
Şaka maka dram yazmayı seviyorum, kelimeler akıp gidiyor.
Bu arada bölümü medyadaki parçayı dinleyerek yazmıştım, size de tavsiye etmek isterdim ama biraz geç sanırım-
Neyse ben kaçar cadı ve büyücü dostlarım, kendinize iyi bakın.
/*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Bir Oğlan Çocuğu (𝓡. 𝓐. 𝓑. 𝓗𝓪𝔂𝓻𝓪𝓷 𝓚𝓾𝓻𝓰𝓾𝓼𝓾)
FanfictionRegulus Arcturus Black AU "Geriye sadece ruhu kalırken Regulus Arcturus Black sadece bir çocuktu. On sekiz yaşında, yalnız ve üşümüş bir çocuk. Tamamen karanlığa batmış ve yardım eli uzatılmayan bir çocuk." Hepimiz Regulus Arcturus Black'in hüzünlü...