James gözlerini güneşli bir öğlene doğru araladı. Koltukta öylece uzanırken kendine gelmeye çalıştı bir süre. Ev sessizdi, güneş ışınları aralık perdeden sızıp hafifçe oğlanın yüzü okşuyordu. Belki de o yüzden uykusunun açılması biraz zaman aldı. Kendine geldiğinde ilk önce ne denli yalnız olduğunu fark etti. Regulus ve Elizabeth neredeydi?
O sırada aklına dün gece çok geç olmadan Elizabeth'i eve bırakması gerektiği geldi. Ufak bir küfür savurarak doğruldu. Sehpanın üstündeki telefonu aldı ve rehberden kızın numarasını buldu.
El ama Eleven olan değil
Aranıyor...
Bir süre telefonun ahize sesini dinledi. Sonunda Elizabeth aramaya döndüğünde "Alo." diye seslendi.
"Alo."
Elizabeth'in ağlamaklı sesiyle olduğu yerde doğruldu ve yutkundu.
"El, neden ağlıyorsun?" diye sordu endişeyle. Elizabeth'in burun çekme sesleri geldi önce, ardından genç kız hâlâ titrek olan ama az öncekine nazaren daha iyi bir sesle:
"Eve bu sabah döndüm. Annem fark etti. Tartışma çıkardı da sen arayana kadar onunla tartışıyordum." dedi. James rahatlamış bir nefes verdi ve anlayışla başını salladı.
"Regulus'u da seni de göremeyince arayayım dedim. Nerede olduğunu biliyor musun?" diye sordu. Bir süre Elizabeth'ten ses gelmedi. Hatta birtakım hışırtılar duyuluyordu. James kızın gözyaşlarını sildiğini düşünüp sessizce onu bekledi. En sonunda Elizabeth ağlamaklı halini atmış sesiyle:
"Evde olmadığına emin misin?" diye sordu. James kaşlarını çatıp oturduğu yerden kalktı. Merdivenlere gidip üst kata çıkan merdivenlerin hemen önünde durdu ve:
"Reggy?" diye seslendi. Sonra bir kez daha seslendi. İkisinde de yanıt alamayınca tekrar telefona döndü.
"Ses yok."
"Bir yerde uyuyakalmış olmalı. Ben çıkarken hâlâ uyuyordu. Bir bakın bakalım." dedi Elizabeth. James omuz silkti ve evin tüm odalarına tek tek bakmaya başladı.
"Hiçbir yerde yok." diyerek konuşmaya döndüğünde Elizabeth endişeli bir nefes verdi.
"Nereye gitmiş olabilir ki? Ya sahildedir ya hamburgercide ya da senin evinin oradaki dükkanda." diye mırıldandı. James hafifçe başını salladı ama sonra kızın bunu görmediğini fark edip:
"O zaman sen sahile doğru yürü, ben de önce dükkana uğrayıp ardından sahile geleyim. Seni merak edip sizin eve falan gittiyse sen görürsün, sahile adımlıyorsa ben görürüm." dedi. Bir yandan da eve dönerse diye not bırakmak için kağıt kalem arıyordu.
"Tamam o zaman, çıkıyorum ben." dedi Elizabeth. İkili vedalaşıp telefonu kapattıklarında James Moana desenli yapışkanlı not kağıdına bir not bıraktı ve notu kapıya astı. Ardından da vakit kaybetmeden üst kata çıkıp pijamalarını ufak kelebek motifli bir mom jean ve mantar desenli tişörtle değiştirdi ve yola koyuldu.
-------------
Elizabeth nefes nefese bir şekilde sahile vardığında moda ikonu arkadaşı James onu sahilde bekliyordu. Genç kız ani buluşmalarda bile oğlanın bu denli güzel giyinip yakışıklı görünmesini anlamıyordu. Kızın üzerinde siyah eşofman ve siyah bir tişört vardı ve saçları gelişigüzel tarandığından mağara adamına benziyordu. James'ınsa dağınık saçları bile ayrı bir tarzdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Bir Oğlan Çocuğu (𝓡. 𝓐. 𝓑. 𝓗𝓪𝔂𝓻𝓪𝓷 𝓚𝓾𝓻𝓰𝓾𝓼𝓾)
FanfictionRegulus Arcturus Black AU "Geriye sadece ruhu kalırken Regulus Arcturus Black sadece bir çocuktu. On sekiz yaşında, yalnız ve üşümüş bir çocuk. Tamamen karanlığa batmış ve yardım eli uzatılmayan bir çocuk." Hepimiz Regulus Arcturus Black'in hüzünlü...