23. yürekteki ocak sönmek bilmeden tütermiş

253 21 34
                                    

Çardağı sarmalamış çiçeklerin hoş kokusu taze esintiyle yoğunlaşırken Enes yanağına değen sıcak ten dışında hiçbir şey algılayamayacak kadar soyutlanmıştı dünyadan. Sıkı kaslara rağmen rahat bir yastık gibiydi koca gövde, düzenli nefeslerin her birinde Enes'in başı da inip kalkıyordu. Huzurlu ritme kendini bırakıp burada ömür boyu uyuyabilirdi.

Fakat eli Boğaç'ın yanağında kalmıştı. Elini çekip küçücük bir an için bile olsa Boğaç'a sarılmak istiyordu. Uykuyla uyanıklık arasındaki kayganlık son bulup tamamen uyandığında her seferinde en büyük gerçekle, yalnızlıkla baş başa kalırdı, sıcaklığın son kırıntısını bahşeden rüyalardan sıyrılan zihnin soğuk bir boşluğa uyanması en nefret ettiği hislerden biriydi muhtemelen.

Sadece nefesleriyle Enes'e bu kadar huzur verirken Boğaç'ın o yalnızlığı tatmasını istemedi.

Boğaç hareketlenmeyi hisseder hissetmez mırıldandı. "Gitme..."

"Gitmiyorum."

"Bırakma."

Enes elini kurtarmaya uğraşmak yerine Boğaç'ın elini tuttu. "Buradayım."

"İyisin..."

"İyiyim."

Boğaç rahatlamış gibi derin bir nefes verip kenetlenmiş elleri yanağından çekti, kalbinin üstüne koydu.

Avuçları birbirine değerken Boğaç'tan gelen sıcaklığın daha da arttığını hissetti Enes, birleşmiş parmaklarının her biri vücuduna akan sıcaklığa köprü olmuştu. "Sen iyi misin?"

Enes'in belindeki kolunu sıkılaştırdı Boğaç. "Sen iyiysen ben hep iyiyim."

Fakat Enes o gece tanık olduklarını unutamazdı, kara iyeler içine akın ederken demirden yapılmış gibi inatla ilerleyişi gözünün önünden gitmiyordu. "Acıyor mu bir yerin?"

"Acıyor."

"Neresi?"

"Burası." dedi Enes'in eline iyice bastırırken. Enes'in eli Boğaç'ın kalbinin tam üstündeydi. "Sen yanımdayken nasıl atacağını şaşırıyor."

"Gideyim o zaman." dedi Enes, ağzından çıkanlara tezat Boğaç'a iyice sokulurken. Aynı laflara daha önce de kandığından böyle demişti ama gitmeye niyeti yoktu, imkanı olsa asla bu çardağın altından asla çıkmazdı.

"Hayır." dedi Boğaç, anında Enes'in elini bırakıp o kolunu da beline doladı. Şimdi iki kolunu da sıkıca sarmıştı. "Gidince daha çok acıyor." Sesi o kadar nazlıydı ki Enes ne tepki vereceğini bilemedi.

Tamamen Boğaç'ın kolları arasında olduğundan nefeslerini, yutkunmasını, kalbinin atışını doğrudan hissediyordu. Bir süre sessiz kaldılar, yine o sakinliğe bıraktı Enes kendini. Kuş cıvıltıları ve usulca akan derenin sesi de kesilmişti sanki, tüm dünyası yine o yavaş nefeslerden ibaretti. Sırayla alınıp verilen, düzeniyle Enes'in de zihnini dinlendiren, huzurlu nefesler. Peki baş etmeleri gereken onca sorun varken Boğaç gerçekten bu kadar rahat mıydı?

"Boğaç..."

"Hım?"

"Ne düşünüyorsun?"

Burnunu biraz Enes' in başına sürtüp derin nefesler aldı. "Seni öpmeyi düşünüyorum." Yumuşak dudaklarını Enes'in başına kondurdu.

Enes saç diplerine değen sıcaklığı yok saymak için tüm gücünü kullanmak zorunda kalsa da kalbinin hızlanmasını engelleyemedi. "Tüm isteğin bu değil mi?"

Enes tepkisinin kulağa sitem edermiş gibi geldiğini fark edince aniden durup kendine kızdı. Sana n'oluyor oğlum?

Sessiz nefeslerle Boğaç'ın göğsü birkaç kez daha inip kalktı. Sonra kollarını sıkılaştırdı. "Senin iyi olmanı istiyorum. Sen iyi ol, sıkıca sarılayım. Tüm isteğim bu."

DÖRTNALAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin