"Mümkünatı yok"
" Abi ya, adam zor durumda."
Tespihini parmaklarının arasında ustaca döndürürken ona yalvaran gözlerle bakıyordum. Asım denilen adamın ismini andığım anda bir adım gerilemiş ve anında ricamı reddetmişlerdi. "Sarı, sen bir şey desene ya? Adama yazık değil mi? "
Emrah tepkisizce yüzüme baktıktan sonra önce Neco'ya sonrasında yeniden bana baktı. "Gidip bir de biz konuşalım şu amcayla."
"Adamsın be!"
Bu kararın üzerine Neco ve Göko ayaklanmış ve bize karşı çıkan yüz ifadesini takınmışlardı.
"Süriş bak çok güzel hareketler yapıyürsün ama tehlikeli hareketler bunlar ha, haberin olsun. Sarı zaten deli, niye bunu gaza getiriyon kızım sen?"
"Abicim, bak normalde bende böyle çok aksiyonlu şeyler yapmanın yanlısı değilim ama hangi devirde yaşıyoruz ya haraç kesmek ne demek? İnsanı kötüden korumayacaksak nerede kaldı bizim insanlığımız?"
Sessizce başını salladı ve arkasına baktı. Fiko, Göko ve çok ortalarda görünmeyen arkadaşları Barış'a da olanları anlattıktan sonra bir plan çizeceklerini söyleyip dağıldıklarında Sarı ve ben bir başımıza, sokağın ortasında kalmıştık. Aynı anda ne kadar delice bir işe kalkıştığımızı düşünüyor olabilirdik. Ama o amcanın ve ablanın sessizce bu zorbalığa katlanmalarına sessiz kalamazdım. Sanırım bu mahallede yaşamaya başlamak, içimde hep uyuttuğum cesaret perisini uyandırmıştı. Kendi halinde, sakince yaşayan, sitede iki çocuk kavga etse bile sesini çıkarmayan bir insan olarak kendimi ateşlere attığımı hissedebiliyordum. Sarı ile birkaç kelime konuştuktan sonra son anda aklıma gelen soruyla ona seslenip durdurdum.
"Sarı, sen geceleri de sokakta mısın? Yani devriye gibi falan?"
"Kısmen, hayırdır rahatsız eden mi var?"
"Yok, rahatsız eden değil de, gece elinde çiçekle birini gördün mü? Kapıma çiçek düşmüş o yüzden soruyorum."
Gözlerini düşünür gibi gökyüzüne çevirdikten sonra başını iki yana salladı. "Görmedim. Görürsem leblebi ile döverim."
"Bir dakika, hayır ya sordum. Bak sakın!"
Hiçbir şey demeden arkasını dönüp gittiğinde başımı iki yana salladım kendimce.
"Deli. Tam bir deli! Sarı Emrah değil Deli Emrah olmalıymış ismi."
Onun ardından eve geçip Neco abiden gelecek haberi ve planı beklemeye, sabırsızlık içinde geç kalmamak için dua etmeye başladım. O insan müsveddeleri bir hafta sonra tekrar gelecek ve o adama karşı psikolojik aşamayı bırakıp fiziksel şiddete geçiş yapacaklardı. Olacakları düşündükçe derin bir nefes alıyor, aklıma gelen ihtimalleri düşünmemeye çabalıyordum. Havanın iyice kararmasıyla birlikte, yeni hayatımın ilk olayına karışacak olmanın gerginliği ve saçma heyecanı içerisinde kendimi yatağa bıraktım. Fakat gram uykum yoktu. İçimde belli belirsiz bir his vardı. Bu his tüm damarlarımda gezinip birer iz bırakıyordu. Adını tam olarak koyamadığım bu hissi, ne tarif edebiliyor ne de aklımda kendimce bir şekle sokabiliyordum. Ve nedensizce bu durum, beni gram rahatsız etmiyordu. İçimde bir şeylerin inşaatına yeniden başlanmış gibiydi. Sanki bile bile girdiğim bu boş arazide üzerine basmış olduğum bir mayın vardı ve bu mayının üzerinde olmaktan rahatsızlık bile duymuyordum. Bunu daha farklı birçok yolla anlatabilir miyim bilmiyorum fakat kalbimin üzerinden tüm vücuduma yayılan bu hissi tek bir kalıba sığdırmam imkansız ötesiydi. Bu yüzden, bu hissi zihnimde geri plana atmayı, ona istediği kalıbı seçmesi için izin vermeyi tercih etmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Semtsel Dönüşüm: Bir Mahalle Komedisi
HumorBüyükler her zaman der ki, hikayaler iki şekilde başlar; Ya biri mahalleden gider, ya da mahalleye yeni biri gelir..