Günün ilk ışıkları sokağı selamlamadan yaklaşık bir saat önce, ben yine Necdet Bey'in sesine uyanmış bir şekilde oturuyor ve sosyal medya da, onlar uykudayken kaostan ve saçma sapan magazin duyarlarından uzak geziniyordum. Gözlerimden akan uykunun hiçbir etkisi yoktu, gözlerimi ne zaman kapatmaya karar versem Necdet abi bağırıyordu. O kafayla bu zamanlamayı nasıl ayarlayabilirdi bilmiyorum ama hayran kalmıştım.
Yavaş yavaş sokaktaki sesler çoğalıyor, çocukların okul servislerine binerken bağırış ve çağırışları herkesi uyandırmaya yetiyordu. Gözlerimi aralı perdeden dışarıya çevirdiğimde, öne oturma kavgası çoktan başlamıştı. Şoför ise ön koltuk kaosundan bıkmış bir şekilde kapının kapanmasını bekliyordu. Nadir bir savaş tablosundan farksızdı.
Bu saatten sonrasında gün oldukça hızlı ağardı sanki, bir noktadan sonra gökyüzü çok çabuk aydınlanıyordu. O belirli saat diliminde gece ile gündüzü birinine bağlayan bir ip vardı ve o saat diliminden hemen sonra o ip kopmuşcasına gün çok hızlı akıyordu. Evde gerekli düzenlemeleri yaparken, mesaj sesiyle telefonumu elime aldım. Bu mahalleye taşınmış olduğum günden beri ulaşamadığım, çok yakın arkadaşım bana mesaj atıvermişti, konum istiyordu.
"Allahın adını verdim konum at."
Dediğini yapıp ona konum attığımda, Kıvılcım Market'in uygulamasından ikramlık birkaç şey sipariş ettikten sonra evin son düzenlemelerini yaptım. Bu arkadaşım, çok dağınıklığa gelemeyen fakat kendisi de biraz dağınık olsa da bunu inkâr eden bir kızdı. Ve bu özelliği bazen, yani çoğu zaman, tamam her zaman beni deli ediyordu. Onunla liseden beri arkadaştık ve ailesiyle benim ailem oldukça sık görüşürlerdi. Ben ona göre fazla sakin, fazla durgun ve çok pasif bir karakter iken; o kendisi için cıvıl cıvıl, benim için ise çılgın biriydi. Ama arkadaşlığı, senelerdir girdiğim her arkadaş ortamından daha iyiydi.
Kapı çaldığında market olduğunu anlayıp cüzdanı elime aldım. Çünkü arkadaşım geldiğinde kapıya iki kez değil, otuz yedi kez vururdu.
"Kıvılcım Market, ücretiniz otuz sekiz tale."
"Tale ne ya?"
"Türk lirası işte ne yargılıyorsun!"
"Ha tamam, ayrıca oha ama affedersin ama ne aldım ki ya?"
"Hanımefendi fiyatlara bakmadan alışveriş yapmanız benim değil sizin suçunuz, beni oyalamayın. Hadi bay."
"Hadi bay mı?" hiçbir şey anlamadım.
"Süreyya! Süreyya!"
Kapıyı kapatmadan hemen önce tanıdık ve özlem duyduğum o ses tonuyla birlikte onun koşuşunu gördüğümde sırıttım.
"Ah güzel arkadaşım, seni kaçırdılar da buraya mı kapattılar Süreyya bu nasıl mahalle, senin etik değerlerine uygun mu gerçekten. Polisi arayalım mı bak zor durumdaysan yedi kez göz kırp!"
"Zümrüdü." dediğimde derin bir nefes aldı. "Sakin misin?"
"Bu benim en sakin halim hayatım. Ama sen iyisin değil mi? Ne yaptılar sana böyle ah güzelim, ağlamaktan için çıkmış."
Yoo, ağlamadım ki?
Onu içeriye davet ettikten sonra poşetleri masaya bırakırken yüzüne baktım. Korku ve endişenin en yüksek hali yüzünde bir maske gibi duruyordu.
"Zümrüdü, ben kendi isteğimle taşındım buraya."
"Ya ben de onu anlamıyorum, niye burası? Siteden mi kovuldun, kavga mı çıktı. Bana bak..." dedi ve yüzümü ellerinin arasına aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Semtsel Dönüşüm: Bir Mahalle Komedisi
HumorBüyükler her zaman der ki, hikayaler iki şekilde başlar; Ya biri mahalleden gider, ya da mahalleye yeni biri gelir..