1007 kelime...
Medya bölümdeki şarkı
İyi okumalar💜
Helikopterin saçlarımı havalandıran rüzgarı ve yüksek sesiyle tam olarak iniş yapmasını bekliyorduk. 2 aydır dağda it avlıyorduk ve artık eve dönme vaktimiz gelmişti.
Helikopter yavaşça inerken tüm tim sessizleşmiş,toplanmaya başlamıştı. Çantamı sırtlanırken omzumdaki yara biraz acısada belli etmedim. Helikopter tamamen inince hepimiz sırayla indik. Albay helikopter pistinde bekliyordu. Kurt timi olarak karşısında dizildik ve selam verdik. Turgut yüzbaşım bir adım öne çıkarak konuşmaya başladı
"Kurt timi 1 yüzbaşı, 1 kıdemli Üsteğmen, 2 Üsteğmen ve 2 teğmenle emrinizde komutanım."
"Rahat asker. Uzun bir görevden döndünüz, 3 hafta izinlisiniz. Gidin ve dinlenin."
Albayın peşinden bizde karargâha doğru yürüdük. Odalarımıza dağıldık. Bende odama geçip üniformamı çıkarttım ve dolabımda olan siyah kot pantolonumla beyaz kayıkçı yaka tişörtümü giydim. Postallarımı da çıkarıp ayağıma siyah spor ayakkabılarımı geçirdim. Siyah omuzlarımda olan saçlarımı açıp yeniden topuz yaptım ve önden kısa tutamları çıkarttım. Uğurla kapıda buluşup eve geçecektik.
Uğur; nişanlım, sevgilim, gençliğim, yaşlılığım, içimdeki küçük çocuk, sevdiğim, seveceğim, sevildiğim, kahverengi gözlerinin içinde kaybolduğum adam, ailem...
Küçük sırt çantamın içine telefonum, cüzdanım ve silahımı atıp çekmeceden alyansımı ve Uğur'un evlilik teklifi ederken hediye ettiği yüzüğü alıp parmağıma taktım. Kapıdan çıktığımda Uğur da karşımdaki kendi odasından çıkıyordu. Uzun boyu ile ne giyse yakışırken bugün ayrı bir yakışıklı geldi gözüme. Altına giydiği sihay kot pantolonu ve üstündeki v yaka,dar, yeşil tişörtüyle esmer tenine çok yakışmıştı giydikleri. Zaman zaman yeşil renge dönen kahverengi gözleri giydiği yeşil tişörtten olsa gerek yine yeşile dönmüştü. Bu öyle bir yeşildi ki, kahverengi gözleri birden bire açık bir yeşile dönüyordu. Beni görmesiyle yüzünde güzel bir gülümseme oluştu. O gülümseme insanlara göre basit bir gülümsemeyken benim hayatımı oluşturuyordu.
"Güzelim hazırsan çıkalım hadi." sesiyle kendime geldim. Sevdiğim adamın o güzel yüzüne bir tebessüm göndererek "hazırım canım." dedim. El ele tutuşup karargâhtan ayrılarak arabaya bindik. Uğur arabayı kullanırken bir yandan da radyoda çalan şarkının ritmine direksiyona parmaklarıyla vurarak eşlik ediyordu. Oturduğum koltukta yan döndüm ve onun güzel sinesini incelemeye başladım.
Ben böyle Uğuru izlerken eve geldiğimizi fark etmemiştim. Uğur bana döndü "sevgilim beni izlemeye evde devam edebilirsin bence hem o zaman bende seni izleyebilirim."
"Kim ben mi yoo ben seni izlemiyordum ki." dedim ve koşarak eve girdim. Anahtarlarımı holün sol duvarında bulunan anahtarlığa astım. Koridordan geçerek banyoya gittim ve ellerimi yıkadım. Banyodan çıktığımda koridordaki fotoğraflara gözüm ilişti. Evimi ne kadar çok özlediğimi yeni yeni anlıyordum. Bembeyaz duvarın üstüne Uğurla astığımız siyah çerçevelerin içindeki resimlerimiz çok güzel duruyordu. Ben dalmış fotoğraflara bakarken koridora açılan mutfak kapısından Uğur'un sesi duyuldu.
"Uzun zamandır yenisini eklemiyoruz fotoğraflara en kısa zamanda yenisini eklemeliyiz."
Ya sen ne kadar tatlısın öyle. Ekleriz eklerizde ne zaman çekeriz acaba?
"Yarın birlikte sahile gider biraz kitap okuyup kafamızı dinleriz. Sonrada orada bir kaç fotoğraf çekilip çıkarttırırız." Aklımı okurmuş gibi konuşmasıyla yeşil gözlerimi kocaman açarak ona döndüm. Ama onun taa gözlerinin içine kadar işleyen gülümsemesini görünce eski halime gelerek Bende tebessüm ettim ve kafamı sallayarak onu onayladım. Yanına giderek kollarının arasına girdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp
General FictionHenüz 2,5 yaşında ailesinden koparılmış bir bebek. Evlat hasreti çeken bir çift. Her yaptıkları şeyde "keşke Derin de burda olsaydı" diyen abiler. Klişe bulundurmaktadır. ilk kitabım olduğu için amatörce yazılmış bir kitap şimdiden hatalarım affola...