|6| Beyaz Evdeki Ölü

56 4 18
                                    


Medya: Gnash - I Hate U I Love U

~İyi Okumalar

Bazen oturup düşünüyorum ne ara bu hale geldim diye fakat kendime cevap bulamıyorum. Zaman mı beni bu hale getirdi yoksa ben mi kendimi bu hale getirdim diyorum. Ama hayır, bir insan bilerek kendine bu kötülüğü yaşatmaz. Fakat fark ediyorum ki kitabımın sayfalarının altında bir kaç tanıdık imza var.

Annemin imzası.

İnsanı en çok yaralayan şeymiş aile. Düşünüyorum her gece çıktığım balkonumda ellerim buz tutmuş bir vaziyette. Kimse tutmadı benim ellerimi, ya da kimse almak istemedi üzerimdeki kederi. Her gelen biraz daha yaraladı beni. Eller kalbin aynasıdır derlerdi. Ellerim hiç ısınmadı benim. Belki de buydu kalp ağrımın sebebi. Buz tutmuş ellerim ve kimsenin sıcaklığına uğramamış kalbim.

Bir kaç dakika önce başıma giren ağrıyla gözlerimi aralamıştım. Burnuma dolan hastane kokusu ve yattığım sedyenin yanında duran çekmecenin üstündeki bir sürü ilaçla hastanede olmamı anlamam uzun sürmemişti.

Neden burada olduğumu hatırladım. Aklıma doldu tüm yaşanan sahneler. Ben sadece annemin iyi olup olmadığını bilmek istemiştim. Son iki haftadır duygularımın neden bukadar hızlı değiştiğine anlam veremiyordum. Böyle olacağı aklımın ucundan bile geçmemişti. Kimseye zarar vermezdim ben. Veremezdim.

Başımın dönmesini umursamadan hızlıca ayağa kalktım ve üzerimi sirkeleyip etrafa bakmadan kapıya doğru ilerlemeye başladım. Önüne geldiğimde beklemeden kulpu çevirdim fakat açılmadı. Denedim ve bir kez daha denedim ama kapı açılmamaya yemin etmiş gibiydi. Sinirle nefes alıp kapıyı yumruklamaya başladım. Artık sinir kat sayım o kadar fazla artmıştı ki o sikik doktor burada olsaydı onu öldüreceğime emindim.

"Kimse yokmu şu hastanede? Açsın biri şu kapıyı burada kilitli kaldım!"

"Sen sakinleşmeden önce o kapıyı kimse sana açmayacak." Arkamdan gelen emir verici sesle kapıyı yumruklayan ellerimi durdurdum ve bedenimi büyük bir sinirle sesin sahibine çevirdim.

"Annenin yanına gitmek istiyorsun değil mi? Ozaman bazı şeyleri konuşacağız seninle. Aksi takdirde bu kapıdan ne sen ne de ben ikimizde çıkamayız."

"Ne konuşacağız?" Sesimin sinirli çıkmasına engel olamamıştım. Kaba bir insan olmayı sevmiyordum ama annemi görmek için geldiğim hastanede annemi görmek haricinde her şeyin yapılması sinirlerimi fazlasıyla bozmuştu.

Bacaklarını üst üste atmış bir şekilde oturduğu sandalyede elinde tuttuğunu yeni fark ettiğim bir defter ve kalemle yanına gelmemi işaret etti.
Belki sakin rolü oynarsam ve istediği bazı şeyleri biraz döndürerek anlatırsam bu odadan daha kısa sürede çıkabilirdim.

"Konuşalım Taehyung." Bu sakin tavrımı beklemiyor olmuş ki elinde tuttuğu kalemi yere düşürmüştü. Onun almasına izin vermeden alıp eline verdim ve oturduğu sandalyenin karşısındaki koltuğa geçtim.

Gerilmeyecektim. Sadece basit bir kaç soru soracak ve buradan çıkıp annemin yanına gidecektim.

"İlk öncelikle Jungkook benim
bunları artık bilmem gerekiyor.
O gün sorguda sana söylediğim gibi anlattığın şeyler sayesinde yardımcı olacağım sana. Bu yüzden kimseden korkmana gerek yok. Asıl seni korkutan kişi karşılaşağı şeylerden korkmalı anlaşıldı mı?"

Neden benim hayatımın üzerine bukadar düşüyordu? Gözleri ve kalbi bana ne kadar benzer şeyleri yaşadığımızı söylesede bu rahatsız hissettiriyordu. Hayatım böyleydi ve onun düzeltebileceği fikrine inanmıyordum. Tanrı bile benim hayatıma müdahale etmezken o nasıl düzeltecekti ki?

Forget The Sun [Taekook]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin