Bölüm 4

229 35 9
                                    

Demek ki insan ölünce, tüm acıları da sona ermiyordu.

Dokunma hissi olmasa, beş duyusunun hiçbiri olmasa da var olmayan kalbi büyük bir acıyla sızladı. Bu büyük ıstırap hissi onu boğmuş, çaresizlik içinde yere kapanmasına neden olmuştu; ağlamak, hiç durmadan ağlamak istiyordu.

Ama gözleri yoktu ve gözyaşı dökemezdi.

Kapıya vursa da bağırsa da, dünya korkunç derecede sessizdi. Tek yapabildiği, Chen Man'ın gitgide ruhunu yitirişini izlemekti.

Çok zalimceydi.

Bu, öldürülmesinden daha zalimceydi.

Ölüm ânı yaklaşırken, Chen Man hafif bir hareketlilik sezdi. Güçlükle gözlerini açtı ve hep rüyasında gördüğü o kişiyi gördü. Üzerinde hâlâ o gün giydiği pahalı giysiler vardı; Chen Man tarafından hediye edilen o kıyafetler. Kıyafetleri ilk kez ona verdiğinde, Jiang Xichu parasını israf etmemesi için azarlamış ve bu söz suratına inen bir tokat etkisi yapmıştı. Ama hemen sonra kıyafeti denemiş ve koşarak dışarı çıkıp üzerinde nasıl durduğunu sormuştu, kıyafet ise vücut hatlarını güzelce ortaya koyuyordu.

Chen Man o sırada bir cevap vermemişti. Fakat şimdi gözlerinin önünden gitgide silinen figüre bakarken, Chen Man'ın yüzünde görünmeyecek bir gülümseme belirdi; ağzını açıp kimsenin duyamayacağı bir tonda konuştu, ".....Sana yakışmış, çok güzel olmuş."

Beyaz kıyafetli genç adam Chen Man'ın evine vardığında, belirli bir mesafede durdu ve kaşlarını çatarak eve baktı.

İçeri girdi ve ilk katta gezindi. Jiang Xichu'yu bulması kolay olmamıştı. Yerde, duvara yaslanmış bir şekilde oturuyordu. Yüzündeki ifade koyu bir gölgede kaybolmuş, açıkça görünmesini imkansız kılmıştı.

Beyazlı gencin elinde hâlâ bir dosya vardı. Aurası belirgin şekilde vahşi bir hayalete dönmüş olan Jiang Xichu'ya baktı. Ardından da, bedeni hareketsiz olan Chen Man'a baktı.

Dosyayı açtıktan sonra söze girdi, "Araştırdım ve kader çizgisinde bir hata olduğunu gördüm. Senin kazaya kurban gitmemen gerekiyordu, bir karışıklık olmuş ve ölmüşsün. Hâlâ yaşayan bir ruhsun. O esnada fark etmemiştik, bu yüzden de bu dünyaya kaçman kolay olmuş."

Jiang Xichu kaçtığında, bunu onu bulamayacaklarını düşündüğünden yapmamıştı. Yapması gereken bir sürü şey olması ve diğerlerinin onu arayacak vaktinin olmamasındandı. Chen Man'ın ruhu yer altında belirene kadar, bir şeylerin yanlış olduğunu fark etmişlerdi.

Chen Man büyük bir potansiyel sahibi ve zengin bir insandı ve yirmi sekiz gibi genç bir yaşta ölmüştü. Ne sorunu vardı ki? Bu soruyu soran üstler inceleme yapılmasını bildirmişti. İncelemenin ardından ölmesi gerekenin ne Chen Man, ne de Jiang Xichu olduğunu anlamışlardı. Hepsi kelebek etkisinin kurbanı olmuştu. Bir hata sayısız hataya sebebiyet verirdi; bunun ise derhal düzeltilmesi gerekirdi, aksi takdirde sonrasında daha çok insan ölürdü.

"Bu kapıdan dışarı çıkarsan geçmişe dönebileceksin. Anılarını silmeyeceğim. Bu bizim sana geri ödememiz olsun. Ama seni uyarmak istediğim bir şey var, o da diğer insanların yaşam ve ölümlerine etki etmemen. Biliyorsun ki o malum günde aşağı katta bir şeyler yaşanacak ve bir başka gün okyanusta bir kızın hayatı son bulacak; ama sen buna karışamazsın. Anlıyor musun?"

Jiang Xichu sersemlemiş halde ona baktı. Gözlerindeki kırmızılık, şimdi azalmıştı, "Ben... Ben geçmişe dönebilir miyim?"

"Evet," dedi beyazlı genç, gelişigüzel bir şekilde başını eğdi ve dosyayı kapattı. Jiang Xichu'nun tam olarak anlamamış olma ihtimali onu yine strese sokmuştu. Tereddüt etmeden ekledi, "Eğer müdahil olursan, bir, en fazla iki insan kurtarmış olacaksın. Kurtardığın kişilere bedel olarak sonrasında başka canlar yitip gider. Eğer işimize karışırsan, en sevdiğin kişiyle ödemek zorunda kalırsın."

Who Moved My Ashes? (Türkçe) [GL]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin