2.bölüm

223 13 25
                                    

“Bakın! gözyaşlarınızı silin

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bakın!
gözyaşlarınızı
silin.

Şarkımızı daha'da
yüksekten söyleyin .

ah savaş şarkımızı.”
   
                                 Miracle


"Evet dedi asi cadı. Uzun zamandır temizlemediği kirli dişleri ile sırıttı. Evet prensim onları sıkıştırdım. Artık her şey benim yani sizin elinizde."

Prens elini tersçe salladı. Bu çık demekti. Oturduğu kendine ait olmayan tahta baktı. Kısa bir süre sonra onun olacaktı. Zafer kazanmışcasına gülümsedi. Ayağa kalkıp sessiz adımlarla odadan çıktı. Her zamanki gibi masum rolünü oynamaya devam etti...

"Kim jongin'mi? " onun hakkında duyduğum söylentiler pek iyi değildi.

"Evet kızım. Karar senin düşünmekte sana ait. "

Dışarıdan gelen hareketlenmeyle kapının patavatsızca açılması bir olmuştu.

"Affınıza sığınırım. Ancak okyanus'larımız da silahlı görünen 5 tane grace ülkesinin simgesini taşıyan savaş gemileri tespit edildi. "
Babam haberi duyması ile yerinden hızla kalkıp odadan çıktı. Annemin yüzüne korkuyla bakarken her zaman soğuk kanlı olan bakışlarını endişe sarmıştı.
Bu kesinlikle savaş demekti.

Grace kralı babamın eski yakın arkadaşı idi. Duyduğum söylentilere göre yedikleri içtikleri ayrı gitmezmiş. Ancak sonrasında hala sebebini öğrenemediğim bir husumet çıkmış. Ancak aralarında her ne oldu ise birbirlerine düşman hatta birbirlerine savaş açabilecek dereceye gelmişti düşmanlıkları.

"Jennie odana gir kapını kitle vede biz diyene kadar sakın çıkma" annemin gereksiz ve sert emrine kaşlarımı çattım.
"Neden anne, kendimi odaya kitleyince ne yapacağım? "

"Jennie okyanus sularımıza girmişler. Bu haber bize gelene kadar ülkemize yaklaşmışlardır. Gemilerimiz onlara karşı koyamaz. Çünkü hazırlıksız yakalandık. Bu ülkenin babandan sonraki kraliçe ve hükümdarı sen olacağın için şu anlık en tehlikede olan sensin. Lütfen lafımı tekrarlatma, odana çık lalisa'yı yanına al kapını kitle 2.bir emrim gelmeden sakın dışarı çıkma! Çabuk ol! "

Hızla odadan çıkıp herşeyden haberdar olan lalisa'nın peşine takıldım. Arkamdan iki tane saray muhafızı geliyordu. Lalisa ilk beni odaya sokup muhafızlara benim duyamayacağım şekilde bir şeyler söyledi. Muhafızlar Lalisa'nın dediklerine onay babında kafa sallamakla yetindi ler. Lalisa kapıyı kapatıp üç yerden kitledi. Yüzünü bana çevirdiğin deyse gözlerinin dolduğunu fark ettim.
"Lalisa noldu? "
Ağlamaklı bir tonda dudaklarını büzüp beni cevapladı "aynı eskisi gibiydi Jennie ülkemin işgali ve yok olması gibiydi. Bize de bu haber bu şekilde geldi." yanına gidip kollarımı onun incecik vücuduna doladım. O Tayland prensesi idi. Saray'daki kimse ne annem ne de babam bunda haberdar değillerdi.
Dolaylıkla ilk savaş haberi onlara gelmişti. Hemde ülkesini işgal eden benim ülkemdi. Şimdi ise kendi ülkesini işgal eden kralın kızını canı pahasına korumakla görevlendirilmişti.

Tarih tekerrür ediyordu.
Dışarıdan gelen çığlıklarla düşmanın ülkeyi sardığını anlamıştım. Kapana kısılmıştık. Babamın yanına gidip ne gibi planlarının olduğunu merak ediyordum. Ama bu kargaşada birde benimle uğraşmaları saçma olurdu.
Lalisa yüzünü omuzumdan çekip göz yaşlarını sildi. Yüzüne güçlü olduğuna dair bir perde çekip konuşmaya başladı.

"Jennie bu ahmakların tek hedefi sensin. Kralla kraliçeye asla dokunamayacaklarını eğer onlara tek bir zarar vermeye kalkarlarsa Alexix, Patricia gibi bir çok ülkeyi karşılarına alacaklarını bilecek kadar zekiler. Ama sana zarar verirlerse tek karşılarına alacakları sadece kral Axel olur.
O yüzden seni canım pahasına korumama izin ver. "

Sarayda bir hareketlenme oldu. Saray muhafızlarının acı çığlıklarını duydum. Başımı camdan dışarı çıkarttığımdaysa dışarısı saraydan çok daha berbattı. Kahramanlarımız cesur yürekli vatandaşlarımız atları'nın üzerinde düşmana kılıç savuruyorlardı. Eski savaşçılarımız.Kadınların çığlıkları ve vazoların kırılma sesleri. Lalisa kılıcını çıkarmış, zayıf bedenini önüme siper etmişti. Kısa bir süre sonra lalisa'nın sözünü tasdikleyen hareketlenme oldu. Kapı önündeki muhafızların kılıç sesleri kısa sürede yenilmeleri, kapının açılmaya çalışılması, dört tane düşman askerinin kapıyı kırıp içeri girmesi bir olmuştu. Kılıçları ülkemin muhafızları ve mazlumlarının kanı ile kaplanmıştı. O anda içimdeki kraliyet ruhu alevlendi. Hayatımda intikam hissini hiç bu kadar doruklarında hissetmemiştim.

Lalisa kılıcını seri hareketle düşmana savurdu. O anda bir tanesini yere sermişti. Diğeri bunun hıncıyla kendinden fazlasıyla küçük ve çelimsiz kıza adice saldırmaya teşebbüs ederken, Kendimi ona siper ettim. Beni gördüğü anda yavaşladı. Ve saldırmaktan vazgeçti. Yanındaki iki kişiye kaşları ile beni ve lalisa'yı işaret etti. Her şey o anda gelişti. Yanıma gelip kolumun rasgele bir yerine sapladıkları iğne ve lalisanın çığlığı. Kendimi karanlıkta bulmama neden olmuştu.

Uyandığımda hiç bilmediğim küf kokan bir odadaydım. Etrafa baktığımda baygın bir şekilde yerde yatan lalisa'yı görmem bir olmuştu. Yataktan kalkıp lalisa'nın yerde yatan bedenine uzandım. Yüzünü kendime çevirmemle yüzünün kan içinde kaldığını gördüm. Beni son gücüne kadar korumuştu. Elimde Nefes  alışverişini hissetmemle derin bir nefes aldım. O ölseydi kendimi ve ülkemi asla affetmezdim.

Kapının açılması ile kapıdan giren bedene baktım. Uzun boylu rütbesi yüksek bir saray muhafızı girdi. "Uyanmışsın"dedi. Uzun zamandır lalisa dışında bana böyle hitap eden biri olmamıştı. " kimsiniz, burası neresi, ona noldu? " dedim lalisa'yı göstererek.

O ise ahmakça sorduğum sorulara güldü.
"Buranın neresi olduğunu tahmin edemeyecek kadar aptal olamazsınız prenses. Halbuki şu yanınızdaki ucube bunu çoktan anlayıp yapmadığı şey kalmadı." arkadaşımdan ucube olarak söz etmesi beni rahatsız ederken bana aptal denmesi daha çok rahatsız etmişti.

"Kimsin sen? Ve ben neredeyim? "
"Jeon Jungkook velihat prens
kim Taehyung'un baş korumasıyım. Sizde şu anda Grace ülkesinin Saray'ın dasınız. Yeterlimi? Yoksa tekrar etmeme gerek varmı? " aptal yerine konmam ve bunu iki kere alay ederek yapması çok sinirimi bozmuştu. Lalisa'nın hareketlenmesi ile ona baktım. Gözlerini zorlukla açtı. Gözlerinden geçen korkuyu fark etmiştim. Ancak o korku beni gördüğü an yerini rahatlatmaya bırakmıştı.
Yattığı kuru zeminden yavaşca acı ile kalktı.

"Ucube canavar uyandı" lalisa gelen sese başını çevirdiğinde gözlerinden ateşlerin çıktığını gördüm.
"Pislik herif bunların bedelini çok ağır ödeyeceksiniz. O bedeli sana bizzat ben ödeticeğim." karşımdaki beden yapmacık bir kahkaha attı.
"Tabiki. O anı zevkle bekliyorum." dedi.

Arkasından gelen hareketlenmelerle daha yüksek mevkide birinin geldiğini anladım. Jungkook denilen adam arkasını dönüp gelen kişiye kısa bir baş selamı verdi. Kapının girişinde uzun boylu bir beden görüldü. Onu tanımamak imkansızdı. Zekiliği, davranışlığı ve yüzüyle adını dünyaya duyurmuş, Grace ülkesinin velihat prensi Kim Taehyung'tu....

(Hikayeyi şarkıyla dinleyin lütfen)

Hikayenin gidişatı nasıl gidiyor???
Yorumlarınızı bekliyorum.

𝕸𝖎𝖗𝖆𝖈𝖑𝖊 • 𝔗𝔞𝔢𝔫𝔫𝔦𝔢Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin