10.bölüm

125 9 26
                                    

Orange Blossom "ya sidi"

“duygularımı incitmene izinVermeyeceğim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

“duygularımı incitmene izin
Vermeyeceğim.
Yada hayat hikayemle alay
Etmene....

                    Miracle

Kral'ın içindeki şüphe ve korku fazlalaşmıştı. Ona söylediklerinde ne kadar haklı olsada, onun hiç bir suçu olmadığını biliyordu. İlk olarak düşmanlığıda, savaşıda babası başlatmıştı. İlk savaş açan, ülkeyi zor duruma sokan, Kral'ın ölmesine yol açan veba hastalığını ülkeye bela eden kendi babasıydı. Ne jennie'nin nede kendisinin hiç bir suçu yoktu. Yapacağı şeyden duyacağı vicdan azabı gittikçe azalıyordu.
Jennie'ye uzun bir süre bakıp odadan istemeyerek ayrıldı. Kapıda onu bekleyen sırdaşı jungkook'a baktı. Ardından kapının diğer tarafında bekleyen, jennie'nin yanından tek bir saniye ayrılmayan kraliçesi ne adıyla hitap edecek kadar yakınlık kurduğu adama baktı. Duygusuz ve soğuk kanlı yüz ifadesi ile çekinmeden gözlerinin içine bakan adama....

Jungkook odadan ikiletmeden çıkıp, Saray'da lalisa'yı aramaya başladı. Koridorda elinde çilek dolu kovayla dolaşan kızı görünce gülümsedi.
Sessizce yanına gidip kolundan tuttu. Kız bir anda çığlık atınca ağzını kapatmak zorunda kaldı. Jungkook onu kimsenin olmadığı, ne odası olduğunu bilmediği bir odaya soktu. Lalisanın ağzından elini çekti. Ancak çekmesiyle yediği yumruklar bir olmuştu. En sonunda lalisa sakinleşip durunca jungkook başını kaldırıp lalisa ya gülümsedi. Lalisa gülüşünün ne kadar tatlı olduğunu düşündü. Farkında olmadan o da gülümserken, arkadaşı gibi içinden çıkamayacağı imkansıza düştüğünü anladı. Beklemediği anda jungkook ona sarıldı. Lalisa ilk defa onu itip tepki göstermedi. Her şeyi bir kenara atıp ikiside anı yaşamaya karar verdiler. Lalisa jungkook'un sarılmasına karşılık verdi. İkisi ayrılmayacakmışcasına sımsıkı sarıldılar.

Jennie'nin anlatımından;
Taehyung odadan çıktığı anda kendini tutan göz yaşlarım dayanamayıp gözlerimden aktılar.
Lalisa yanıma gelip elimi tuttu. Göz yaşlarımı birer birer sildi. Kanepeye oturup başımı bacağına koydu. O halde ne kadar kaldık. Ne kadar ağladığımı bilmiyorum. Uyandığımda hava kararmıştı. Yanımdaki kanepede kitap okuyan Suga'yı görmemle korkmuştum.

"6 sattir deliksiz uyuyorsun. Grace kralını ve muhafızını uğurladım. İki tarafta askerlerini savaş alanından çektiler. Ancak kötü bir haberim var."

Soran gözlerime karşı sakince devam etti. "Saray'dan biri senin hamile olduğunu halktan birine söylemiş. Kısa sürede haber yayıldı. Açıklama yapmak için senin uyanmanı bekledik. Halk çok sinirli"

"Açıklama felan yapılmayacak."
Kitabını kapatıp ayağa kalktı.
"Muhalifler sizinle görüşmek istiyorlar. Göndermemi istermisin? "

"Hayır Suga çağır gelsinler. Onlar gereksiz bir şekilde ülkenin kalbi dırumundalar. Çağır gelsinler"

Kafasını sallayıp odadan çıktı. Ayağa kalkıp kraliçe tacımı başıma yerleştirdim. Tahtta oturduğumda, babamı düşündüm. Yaptığı acımasızlıkları, ancak bir o kadarda çektiği zorlukları düşündüm. Bu taht ona çok zarar vermişti. Asla bana bir baba gibi sevgi gösterememişti. Çünkü bir "krallar acımasız olur" kavramı vardı.
Babam da ataları gibi bu kavramı sonuna kadar yerine getirmişti.

İçeri yüksek sesle giren muhaliflerle istemeden kaşlarımı çatmıştım.
Önümde abartılı şekilde eğilip onlar için ayrılan köşeye yerleşmişlerdi.

"Saray'a aniden hunharca gelip beni rahatsız etmenizdeki sebebi öğrenebilir miyim? "
Kısa boylu biri öne atladı. "Kraliçem duymuşsunuzdur, ımm hamile olduğunuz haberi yayıldı. Halk her an ayaklanma başlatabilir."

"Halkı ayaklandıranın kimler olduğunu çok iyi biliyorum. Bu tahtta yeni olabilirim. Ancak babama yaptıklarınızı unutacağımı zannetmeyin. Halkı ayaklandırıp iç savaş çıkartan siz değilmiydiniz sayın kim ham-chan"
Yaptığım itiraflar diğer muhalifler aralarında fısıldaşmaya başladı.
"Susun! hepinizin arkamdan neler yaptığınızdan haberdarım. Hiç birinizin ahlak bekçisi tavırları ile uğraşamam. Şimdi söyleyecekleriniz bitti ise çıkabilirsiniz." hepsi şaşkınca oturdukları yerden kalkıp bana bakmadan çıktılar.

4 yıl sonra;
"Miracle! Mirace! Dikkat edin düşeceksiniz!"

"Tamam anne!" ikiside aynı anda tamam demişlerdi. Ancak demeleri ile yere kapaklanmaları bir olmuştu.

Benim onlara baktığımı anladıklarında bana bakmadan kaçmaya çalıştılar. Ancak beceriksiz adımlarıyla bunu pek becerememişlerdi. İkine gülerek baktım. Tanrı bana bir mucize beklerken iki mucize bahşetmişti. Halk ilk başlarda tepki göstersede ülkenin kalkınmasını gördüklerinde, hayatıma karışmamaya karar vermişlerdi.

Rose ile Jimin gülüşerek bahçede koşuşturuyorlardı. Onlara mutlulukla imrenerek baktım. Kısa süre önce görkemli bir düğünle evlenmişlerdi. Birbirlerini her şekilde tamamlıyorlardı.

Jisoo ise bu süre içerisinde hamile olduğunu öğrendiğinden beri Jin onu odalarından çıkartmıyordu. Zavallı kuzenim karısının hamileliğinin benim gibi zorlu geçeceğinden korkuyordu. Doğum yaparken Jin'in ilk defa ağladığını, iç düşmeyen omuzlarının düştüğünü görmüştüm. Hakeza jisoo da aynıydı. Yanıma gelip hıçkırarak ağlamıştı.
Fazlasıyla zorlu bir doğum geçirmiştim.
Zor bir şekilde biten doğumumda rahatlayamamıştım. Çünkü iki tane mucizem nefes almıyor, ağlamıyorlardı.
Doğumda hissetmediğim acıyı o an hissetmiştim. Onu, onları bu kadar bekleyip, ölmelerini düşünmek aklımı oynatmama sebep olmuştu.
Öldüklerine dair ebe iki yavrucağı minik kutuya koyacakken iki farklı ağlama duymuştuk.
Ebe yaşamalarının "mucize"olduğunu söylemişti. Ama onlar bana hiç bir şeyin imkansız olmayacağına inandırmıştı.

Bu yüzden kızımın adını mucize anlamında Miracle, oğlumun adını ise beklemediğim anda göklerden tanrı tarafından gelen ikinci bir mucize olduğu için Mirace adını vermiştim. Oğlumun büyüdükçe ona benzemesi, büyüdüklerinde babalarını soracak olması beni fazlasıyla endişelendiriyordu.

"Anne kapıda bir tane atlı abi bekliyor."

Oğlumun saray girişini göstermesi ile içimi korku kapladı. Her an çocuklarımı gelip benden alacağı düşüncesi kalbimin sıkılmasına sebep oluyordu.

Saray girişine gittiğimde göğüsünde Grace ülkesinin logosunu taşıyan bir asker vardı. Atından inip önümde eğildi.
"Merhabalar Kraliçe Kim Jennie ile görüşebilir miyim? "

"Buyurun benim. Ne istemiştiniz? "
Askerin şaşkınlığı gözlerine yansımıştı.

"Affınıza sığınırım Kraliçe. Size Grace ülkesinin Kralı Kim Taehyung'un cybill ülkesinin prensesi Mina sharon myoi ile olan düğününün davetiyesini takdim etmeye geldim." cebinden beyaz bir zarf çıkarttı.

Uzattığı zarfı alırken elimin titremesine mani olamamıştım.

Asker zarfı verdiğinde önümde büyük bir saygı ile eğilip atına bindi. Kısa sürede gözden kaybolurken ben kendimde elimdeki zarfı açacak cesaret arıyordum.

Elimden zarfın alınmasıyla alan kişiye baktım. Lalisa zarfı merakla açarken okudukları ile gülen yüzü yavaşça soldu.

Bana korkuyla bakarken, lalisanın yüzüne acı bir gülümseme ile baktım.

Bizim aşkımız imkansızlıktan ibaretti.
Kavuşmamızı beklemem büyük bir aptallıktı...

Finale son 1 bölüm....

𝕸𝖎𝖗𝖆𝖈𝖑𝖊 • 𝔗𝔞𝔢𝔫𝔫𝔦𝔢Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin