♣HASTANE

25 3 0
                                    

"Aman Tanrım!"

Raison, düşünce silsilesi içinden asla böyle bir şeyin olabileceği ihtimalini yakın getirmemişti. Gözlerine inanamıyordu. Hatta Ronald'ın da ondan aşağı kalır yanı yoktu.

Eğer yanılmıyorsa, ki yanılmıyordu, bu çocuk maktulun küçük oğlu olan Samet Esen'di. Hayır, hayır, kesinlikle emindi ancak bu sorunun cevabı bulunduktan sonra yeni bir soru tablosu şekillenmeye başladı zihninde. Fakat bu sorulardan en baskını, çocuğun gece sokakta nasıl bu denli ciddi yaralandığıydı?

Ronald, telefondaki ismi gören genç kadındaki şaşkınlık ve merak dolu bakışlar eşliğinde onunda zihinini meşgul eden sorularla ilgileniyordu. Her ikiside gözlerinin içine bakarken aynı şeyleri düşündüklerinden habersizlerdi. Neyseki sonunda Ronald konuşmayı akıl edebilip daha fazla vakit kaybetmemeleri gerektiğini hatırlayabilmişti.

"Rasion aşağı iniyorum, arabayı garajdan çıkarana kadar hazırlan ve aşağı in." Dediğinde genç kadın direk kendini odasına atmıştı.

Yine yoğun bir iş günü temposuyla karşı karşıyaydı. Oysaki pazartesi günleri ofise gitmiyor yazısını evde halledip mail atıyordu ancak bugün durumlar her zamankinden farklı gelişmişti. Gerçi yaklaşık iki üç gündür ülke, bu gündemle sallanıyorken kendisinin gazeteye yazı vermemesi, diğer çalışanların gözüne batmış ve genel müdürden sözde bir uyarı almasına neden olmuştu ancak hiçbiri Raison'ın stratejisini bilmediği için, genç kadın da kimseyi umursamıyordu.

Banyodan çıktıktan hemen sonra dolabından çıkardığı kot pantolonu ve oduncu gömleğini üzerine geçirmiş ardından da lacivert ceketi eline almıştı. Telefonunu ,cüzdanını ve araba anahtarını da kaptığı gibi spor ayakkabılarını giymiş ve soluğu dışarıda almıştı.

Rezidanstan çıktığında esen rüzgar saçlarını arap saçına çevirmişti. İlkbahar'a geçişte yaşanan bu soğuk insanı aptala çeviriyordu. Herkesi kandıran bir güneş vardı ama öyle ki çoğu zaman akşamında kar bile yağıyordu. Bunu düşünerek üzerine montunu almadığına pişman olmuştu şimdiden. Çevresine bakındığında karşıda Ronald'ın arabasının içinde beklediğini fark etmişti. Tek arabayla gideceğiz herhalde düşüncesiyle karşı caddeye geçti ve kendini sıcak arabanın içine attı.

Ellerini birbirine sürterken aynı zamanda kısa ve kesik kesik nefez alıyordu. Bu Ronald'ın dikkatini çekmişti ve bakışlarını genç kadının üzerinde gezdirdiğinde sinirlerine hakim olabilmek adına derin bir nefes aldı.

"Raison, ne bu halin? Daha yeni iyileştin ve bu havada ceketle dışarı çıkmışsın. Tanrım kafayı yiyeceğim, beni delirtmeye mi çalışıyorsun sen?"

Ses tonu sakindi ancak bu ürkütücü sakinlik, Raison'ın kanına karışmış ve bütün hücrelerinde dondurucu bir etki yaratmıştı. Neden genç adam ona her kızdığında böyle oluyordu ki?

Kısa bir yolculuğun ardından hastaneye geldiklerinde Ronald önde, Raison arkada yoğun bakım ünitesine doğru ilerliyorlardı.
Koridorun sonundan sağa döndüklerinde hemşirenin tarif ettiği bölüme ulaşabilmişlerdi. Ancak kapının önünde gördükleri üniformalı polisler, ikisinide bir an için duraksatmıştı.

Raison, göz ucuyla arkadaşına baktıktan sonra ileriye doğru adım atarken 'yine başladık' diye mırıldanmıştı.Ne yazık ki her ülkede olduğu gibi burada da gazeteciler ve polis arasında soğuk bir ilişki vardı. Ancak bu Raison'ı durduramazdı.

"Samet Esen'in odası mı?"

Fütursuzca, iki iri yarı polisin karşısında dikilirken arkasında da güvendiği ve inandığı birinin olması genç kadını daha cesur kılıyordu. Diğerine göre daha uzun ve sert bir yapıya sahip olan esmer polis cevaplamıştı bu soruyu.

SON ADIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin