(kitabım isminin anlamı yolculuk, uzun seferler anlamına geliyor)
================================
Tarihe aşık biriydim.
Evimde tarih ile alakalı onlarca kitap vardı. Hepsini okuyup ezberlemiştim.
Bütün padişahların hayat bilgisini bilirdim. Ama sadece bir padişah dikkatimi çok çekmişti.
Sultan Akabay. Onun isminde hiç padişah yokmuş. İsmi gibi tek biriymış. Osmanlı da çok yerleri fethetmiş.
Ülkesinde isyan olmazmış. Halk huzur ve mutluluk içinde yaşarmış ve onu hiç görmezmiş. Sarayda ki insanlar bile onun yüzünü pek görmezmiş.
Validesi, kardeşleri ve yanı başında emri altında olanlar hariç başka kimse görmezmiş onu.
Nedenini çok araştırdım ama bir türlü bulamadım.
Onun hakkında pek bir bilgi yoktu.
Sadece dindar, güçlü, akıllı, düşmanlarını korkutan ve karı kıza düşkün olmayan, odasına dahi almayan birisi, vb. şeyler deniyordu.
Ve duyduğuma göre bir sevdiği vardı. Yıllarca onu beklemişti.
Onu görmeyi o kadar çok isterdim ki. O savaş taktiğini yaparken, o savaşa giderken, o sarayda yürürken ki halini herşeyini çok merak ediyordum.
Kimsenin görmediği yüzünü bile görmek istiyordum.
O kadar çok merak ediyordum ki. Keşke onun yanına gidip de onu yakından izleyebilsem.
Onun sarayına en az 50 kere gitmişimdir. Ve içindeki çukurları bize ezberlemişimdir. Mezarının yeri bilinmiyordu. Olup olmadığı da meçhuldü.
Gene günlerden bir gün onun sarayına gitmiştim gezmiştim ve eve gelip direk uyumuştum. Rüyamda ise o sarayda olduğum ve arkama bakarak yürüdüğüm için önüme bakmadığım ve bu yüzden birine çarptığımı görmüştüm.
Kafamı ona çevirdiğimde baya yapılı uzun boylu ve yüzü gözükmeyen bir adam karşımda duruyordu. Siyah bir pelerini vardı kafasında.
Birbirimize bakmıştık. Ben onun görünmeyen yüzüne o ise benim şaşkın yüzüme. Kilitlenmiş gibi hareket edemiyordum.
Birden anlını anlıma yaslamıştı ve fısıldayarak konuşmuştu. "nerdesin sen sevdiğim, bana gel artık özledim seni." bu rüyanın garip etkisi ile terleyerek uyanmıştım.
Uyanır uyanmaz da aklıma o padişah gelmişti. Bilmiyorum ama onu o zannetmiştim. Öyle hissetmiştim.
Telefonumun sesi ile kendime geldim. Arkadaşım arıyordu, fazla bekletmeden açtım.
(leylayı yani bizim kızı 🍂 olarak ifade edicem)
🍂Efendim balım?
>Knkkkkk bizim yere gel seni bekliyoruz.
Onaylayıp kapattım.
Bizim yer ise bir uçurumun kenarı. Her daim oraya giderdik. Çok özel. Ve güzel hissettirirdi bana.
Üstümü giyinmek için odama gittim.
Havanın bulutlu olduğunu görmem ile gri kapşonlu siyah deri çeket, siyah postal,beyaz gömlek ve siyah pantolon alarak üstüme geçirdim ve hemen bizim yere geldim.
Arkadaşlarım oturmuş sohbet ediyorlardı. Bende yanlarına giderek uçurumun kenarına oturdum.
Bir kaç dakika sonra aniden şimşek çakmış ve yağmur sanki bardaktan boşalırcasına yağmaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
esfar-ı baide
Любовные романы+18 Hikayemiz Leylanın, Osmanlı döneminde olan, ailesi ve paşaları hariç, kimsenin görmediği bir padişahın tam da bulunduğu yere düşmesi ile başlar. ~~~~~ İlk kurgum olduğu için mantık ve yazım hataları elbet var, ona göre okuyun lütfen canlarım;-)