Cansın kahkahalarla okulun bahçesinde veletlerle oyun oynarken Dawson şaşkınlıkla kıza baktı.
Kaç çocuk vardı orada.
On?
On beş?Hepsiyle de gülebiliyor muydu bu kız?
Arabasına yaslanarak kızı izlemeye devam etti.Cansın,"Uh!"diyerek koşmayı kesti ve çocuklara,"Durun ben yaşlıyım!"diye şakadan bağırdı.
Çocuklar kahkaha atarak,"Hayır sen Çançınşın!"diye karşılık verdiler.Cansın yüzünü buruşturarak,"Çançın mı?"diye homurdandı.
Aynı anda Dawson da yüzünü buruşturmuş,"Çançın ne anasını satayım?"diye homurdanmıştı.
Cansın kahkahalarla,"Çançın olmayı reddediyorum kaptan!"dedi. "Ben Cansın'ım!"
Dawson keyifle kafasını iki yana salladı ve arabaya yaslanmayı keserek okulun bahçesine ilerledi.
Demir kapıyı açmasıyla ayaklarına yapışan çocuğu,"Evladım bırak beni."dedi sakince ama çocuk onu duymuyordu.
Cansın kafasını kaldırıp kapıdaki adamı görünce gülümsemesinde bambaşka duygular esmeye başladı.Koşarak yanına gitti.
Dawson parçasını koala gibi saran çocuğa bıkkınlıkla,"Oğlum git yoksa iteceğim."diye kızdı.
Cansın kıkırdayarak,"Onda uyaran eksikliği var."dedi ve küçük oğlanı kucaklayarak arkasına bıraktı. "Seni duyuyor ama aslında duymuyor."
Dawson anlamayarak kaşlarını çattı,"Ne?"
"Bebeklikten beri televizyon izleyen çocuklarda yaşanan bir sorun sevgilim."
Dawson son kelimeyle kızı belinden yakalayarak bedenlerini birleştirdi. "Ne dedin bakayım sen?"diye fısıldadı kafasını eğip dudaklarına doğru.
Cansın gülerek,"Burada olmaz. Öğretmenler var, çocuklar var."dedi.
Dawson umursamadan öne doğru atılınca geri kaçarak,"Durdan anlamıyorsun."diye gülerek kızdı.
Arkasını dönerek,"Hocam hadi çocukları içeri götürün artık."dedi ve kolundaki beyaz saatine baktı. "Çıkış saati geliyor zaten."Öğretmenler kafalarını sallayarak içeri girmek istemeyen öğrencileri okula sokmaya başladılar.
Dawson kollarını göğsünde birleştirip,"Hadi gidelim."dedi.
Cansın kafasını salladı. "Çantamı alıp geliyorum."Koşar adım binaya girdi ve odasına ilerledi.
O sırada okuldan oğlunu almak isteyen polis memuru Dawson'u görünce şaşkınlık geçirdi.
Bu manyağın burada ne işi vardı?
Dawson yanından geçerken gözleriyle onu yiyen polise,"Bir sorun mu var memur bey?"diye bıkkınlıkla sordu.
Polis memuru,"Ben sizi tanıyorum."dedi. Dawson kafasını salladı. "Ne güzel."
"Siz kaç kere hapise girmiştiniz?"
"Üç dört."diyerek omuz silkti Dawson. "Parasını verince çıkarıyorlar, bilirsin ya."
Polis memuru şok içindeydi. "Bu okul sizin mi? Sizin mekanlarınız daha şeydi, şey..."
Dawson adamın söyleyemediğini söyledi."Yasa dışı mı?"
Polis kafasını salladı.
Dawson keyifle,"Burası sevgilimin."dedi. "O bana benzemiyor. Ben ne kadar karanlıksam o, o kadar aydınlık bir kadın."
Cansın binadan çıkarak,"Geldim canım."diyerek merdivenleri indi.
Dawson'un yanındaki veliyi görünce."Merhaba Bay Alex."diye gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ya Hep Ya Hiç
Teen FictionDawson ve Cansın'in hikâyesi. *Dikkat yetişkin sahneler içermektedir #1 kumar #1 cinseliçerik