Saatler, günler, haftalar geçmişti.
Dawson her gün biraz daha kötü oluyordu.Cansın'ı bu kadar çok sevdiğini, hayatına, kalbine bu kadar çok aldığını bilmiyordu.
Yaşadığı manevi yıkım zaten onu paramparça ediyordu. Yalnızdı.
Tamamen.
Bir akrabası yoktu.
Babası...Yoktu.
Annesi yoktu
Kardeşi yoktu.Artık sevgilisi de yoktu.
Büyük hristiyan mezarlığında annesinin kabrinin ucunda öylece, ayakta, montuz bekliyordu. Soğuk hava yüzüne çarpıyordu.
Gözlerinin dolduğunu hissetti.
"Anne,"diye fısıldadı acıyla. "Neden anne?" Gözünden akan yaşı tiksinerek sildi ve burnunu sertçe çekti.
"Neden anne," sesi kısıldı birden. Fısıldamaya devam etti. "Anne," ağlayacaktı. "Anne neden?"
Kafasını kaldırıp mezarlıktaki diğer taş haçlara baktı. "Otuz yıl önce bugün,"diye mırıldandı. "Gözlerimin önünde öldüğünde ruhunun bedeninden çıkışını görmüştüm sanki," gözlerinden yaşlar akmaya devam etti. "Senin masumluğun, o güzel kokun..." Devamını getiremedi. "Otuz yıl boyunca babama lanet okudum anne." Eliyle yüzünü sıvazlayarak,"Senin o güzel yüzünü düşünerek huzurla uyudum, annem ne bana ne de babama ihanet eder dedim. Annem beni seviyor dedim."
Hıçkırdı. Hıçkırınca sinirlenerek ayağını annesinin mezar taşına vurdu.
Canı acımıştı ama kalbinin sızısı bedeninkinin önündeydi.
"Ama sen babamın nasıl bir manyak olduğunu bile bile!"diye bağırdı. "O uçurumdan atlamışsın anne!" Dizlerinin üzerine çöküp ağlamaya devam etti. "Anne sen intihar etmişsin anne!"diye gürledi. "Anne sen bile isteye beni bırakmışsın!"Yumruk yaptığı elini kadının mezarına vurdu. "Anne sen beni hiç sevmemişsin!"
Bir kere daha vurdu. "Neden yaptın bunu bana!"diye bağırdı. "Neden anne!! Neden beni yapayalnız bıraktın!"Salvatore arkadaşının bu bitik halini daha fazla uzaktan izleyemeyerek ona doğru yürümeye başladı.
Dawson'un yanına vardığında genç adam,"Dokunma bana!"diye bağırdı.
Salvatore kafasını iki yana salladı. "Kalk yerden Dawson."dedi.
Dawson arkadaşını iterek yumruğunu adamın yüzüne sert bir şekilde geçirdi.
Salvatore yüzünü buruşturarak,"Pü amına koyayım!"diye konuştu. "Ilgaz kavga ettim sanacak."Dawson ayağa kalkıp üstünü başını düzeltti. Göz yaşlarını sildi,"Neden geldin?"diye hırladı arkadaşına.
Salvatore kanayan dudağına elini götürüp yarayı kontrol ederken,"Ebenden geldim."diye homurdandı. "Kaç haftadır ölü gibi geziyorsun, korkutuyorsun beni."
Dawson burnunu çekerek,"Yakında gezmeyeceğim, direkt öleceğim."dedi. Yüzünde mimik kıpırdamıyordu.
Salvatore kaşlarını çattı."Saçma sapan konuşma lan."Dawson gözleri dolunca hüzünle yumdu ve gülümsemeye çalıştı. "Ben yapamıyorum Salvatore."dedi. "Ben daha fazla yaşayamıyorum!"
Salvatore arkadaşının yanağından akan yaşı görünce dayanamayarak yaklaştı ve sımsıkı sarıldı. "Yaparsın,"dedi. "Sen çok güçlü bir adamsın."
Dawson arkadaşının omzuna kafasını gömerek hayatında ilk kez hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.
**
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ya Hep Ya Hiç
Teen FictionDawson ve Cansın'in hikâyesi. *Dikkat yetişkin sahneler içermektedir #1 kumar #1 cinseliçerik