★彡8ミ★

137 20 25
                                    

O geceden bir hafta sonra bir gece Minghao bir anda üst kattaki Junhui'nin odasından gelen sesler duydu ve acele ile odaya gitti.

Junhui berbat görünüyor, uyku sersemliği içinde ağlıyor ve kendi kendine konuşuyordu.

Minghao, Junhui'nin "Beni rahat bırak. Lütfen. Lütfen." dediği anda ona dokunmak üzereydi. Acaba Junhui onu ciddi ciddi görüyor muydu?

Minghao'nun şoku ile etrafındaki hava dondu. Havadaki bir değişikliğin Junhui'nin dikkatini çekmesinden korktuğu için hareket etmeden durdu.

"Beni rahat bırak." dedi Junhui sadece odaklanmamış gözleri ile.

"Beni duyamazsın, beni göremezsin." dedi Minghao ona ama daha çok kendine diyormuş gibi geliyordu.

Junhui kollarını kendine sarmıştı. Bir süre sonra yatakta cenin pozisyonu aldı. Hâlâ kollarını sanki kendini bir şeyden korumaya çalışıyormuş gibi, koruyabilirmiş gibi, etrafına sarmıştı.

Bu durum Minghao'nun kalbini acıttı. Ama onun için bir şey yapamadı. Sadece Junhui'nin sakinleşmesini dileyerek saçlarını okşadı ve "Uyu. Dinlen." diyebildi.

Kısa bir süre sonra Junhui hıçkırıklar içinde uyuyakaldı.

"İyi geceler Junhui." dedi Minghao Junhui'nin hıçkırıkları kesildiğinde.

Sonrasında Minghao etrafa baktı ve Junhui'nin başındaki aynanın kırılıp parçalarının yere dağıldığını gördü ve parçaları özenle toplamaya başladı. Çabadan dolayı elleri ağrıyordu ama en sonunda tüm kırık parçaları toplamayı başarıp bu aynayı Junhui'nin asla bulamayacağı bir yere kaldırıp öncesinde Junhui'nin böyle birkaç aynası daha olduğunu gördüğü kutuyu uzun bir zaman boyunca aradı. Sonunda bulduğunda yeni aynayı eskisinin yerine koydu.

Çabasından dolayı parmakları öyle ağrıyordu ki bu ağrı ile onu bu hayata bağlayan son ipliğin kopacağını ve ruhunun sonunda yok olacağını düşündü.

Ancak öyle olmadı.

O gece ne Minghao'yu bu eve bağlayan görünmez ipler koptu ne de Junhui ciddi anlamda rahat bir uyku uyudu.

Avus Horologium || JunHaoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin