HM | 21

2.2K 157 9
                                    

Arda'nın yokluğunun üzerinden saatler geçmişti. Hâlâ bir yaşam belirtisi yoktu, nereye kaybolmuştu bu çocuk? Söylediklerimi ciddiye alıp gerçekten gitmiş olabilir miydi?

Sıkıntıyla yanaklarımı şişirirken Kerem ve Berkant'ın yanına doğru adımladım. Elimdeki yemek tepsisini masaya bıraktığımda, ikisinin de bakışları beni bulmuştu. Onları umursamadan yanlarına oturduğumda ise, Berkant'ın sert tavırlarına maruz kalmıştım.

"Sana buraya otur diyen oldu mu?" diye sordu göz ucuyla beni süzerek.

"Arkadaşınız hâlâ yok gördüğüm kadarıyla," diye mırıldandım, umursamaz bir tavırla. "Ben de onun yokluğunu doldurayım dedim, fena mı ettim?"

"Çok güzel ettin." Kerem, kendini tutamayıp cevap verdiğinde Berkant masanın altından tekmesini ona geçirdi. Kerem, acıyla sızlanırken onların bu çocuksu hallerine gülmeden edemedim.

"Sana da gün doğdu tabii.." dedi Berkant, suyundan bir yudum alarak. "Arda gibi güçlü bir rakipten kurtuldun şimdilik.." Birkaç saniye duraksadı ve kaşlarını çatarak bana baktı. "Bir dakika, bir dakika... Yoksa sen mi bir şey yaptın lan çocuğa?"

"He Berkant, ben yaptım." dedim alaylı bir tavırla. "Bir organ mafyasıyla anlaştım. Şuan muhtemelen arkadaşının böbreğinin tekini alıyorlardır. Koş şikayet et beni."

Kerem gülmeye başladığında Berkant göz devirdi. "Senden her şey beklenir, cadının tekisin." diye homurdandı. "Sırf bu seçimi kazanabilmek için bile yapmış olabilirsin böyle bir şeyi."

"Bebeğim, benim kazanmak için böyle şeyler yapmama gerek yok." derken yemeğimden birkaç kaşık aldım. "Her türlü kazanan ben olacağım zaten. Bence sizin arkadaşınız da bunu nihayet anladı ve korkup kaçtı."

"Bulutların üzerinde uçuyorsun şuan," dedi Berkant, sevimsizce. "Yere çakılışını izlemek zevkli olacak. Hele bir Arda aramıza dönsün de."

Ona yanıt verecektim ki, aramızdaki gerginliğe gerginlik katan biri belirdi yanımızda ; Selim.

"Naber gençler?" diye sorarken izinsizce oturdu karşımdaki sandalyeye. "Sohbetiniz bol olsun."

"Al birini, vur ötekini." derken homurdandı Berkant. "Oğlum sizin geldiğiniz yerde izin istemek gibi bir şey yok mu? Dingonun ahırı mı burası? Gelen geçen oturuyor?"

"Tapulu malın mı kardeşim, ne tatava yapıyorsun?"

"Onun değil ama benim tapulu malım kardeşim, bir sıkıntı mı var?" diye sordu Kerem, oturuşunu düzeltip Selim'e dönerek.

Ne yani bu okul Keremlerin okulu muydu? Yuh. Hem zengin, hem yakışıklı, hem de komik.. Tam aradığım kriterlere uygun bir aday. Arda döndüğünde kesinlikle onunla konuşup Kerem'i yoldan çıkarmalıyım.

"Niye bu kadar gerginsiniz siz? Arda yok diye mi?" diye sordu Selim, rahatça. "Çok da gerekli bir eleman değildi, germeyin bu kadar kendinizi. Relax olun."

"Sen sanki çok gereklisin," dedim kendime hakim olamayıp. "Önce aynaya bak da sonra insanların arkasından atıp tut."

"Lafı Arda'ya söylüyorum, sen ne atlıyorsun?" diye sordu kaş göz yaparak. "Sevgiline laf attım diye üzüldün mü yoksa? Kıyamam."

"Ne sevgilisi be?" diye çıkışırken kaşlarım çatıldı. "ağzını topla, uydurma bir taraflarından."

"Niye,sevgili değil misiniz?" diye sordu. "En son dün gece sana kendini affettirmek için uğraşıyordu. Artık ne halt yedi de seni kızdırdıysa."

"Dün gece mi?" diye sorarken Berkant girdi araya. "Sen dün gece Arda'yla mıydın?"

"Evet." dedi rahatça.

"Sebep?" diye sordu Kerem.

"Görülmesi gereken bir hesabımız vardı, onu gördük."

Selim'in verdiği cevap karşısında gözlerim büyüdü. "Ne yaptınız, ne yaptınız?" diye sordum. "Arda'ya bir şey mi yaptın yoksa? Senin yüzünden mi ortadan kayboldu?"

"Bilmem." dedi dudaklarını büzerek. Resmen bizimle dalga geçiyordu şuan.

"Ne demek bilmem lan?!" diyerek doğruldu Berkant, olduğu yerden. "Doğru düzgün cevap ver kıza! Ne geçti Arda ile aranızda?"

"Söylemem, özel." dedi omuz silkerek.

Bu tavrı karşısında iyice çileden çıkan Berkant tam Selim'e doğru atılacaktı ki, telefonumun titremesiyle birlikte gözlerimi onlardan alıp ekrana baktım. Arayan, Arda'ydı.

"Berkant, Kerem, durun!" dedim onları sakinleştirmek istercesine. "Arda arıyor, bekleyin!"

İkisinin de bakışları beni bulurken, "Aç çabuk!" demeleri üzerine aramayı yanıtladım.

"Alo, ceycey?" dedi Arda, sorarcasına. "Beni aramışsın, ne oldu?"

"Neredesin sen kaç saattir?" diye çıkışırken sesimdeki öfkeye engel olamadım. "Ne zamandır seni merak ediyoruz, nerelere kayboldun?!"

Cevap vermesine müsaade etmeden Berkant elimden telefonu çekti ve hoparlöre aldı. "Lan dangalak," dedi sertçe. "Kaç kere evine geldik, aramadığımız sormadığımız yer kalmadı! Nerelerdesin sen?! "

"Berkant?" dedi mayhoş sesiyle. "Oğlum bir sakin olun ya, duyan da kayboldum sanacak.." Derin bir nefes verdi. "Çatıda uyuyakalmışım anasını satayım. Kış uykusuna yattım sanki, saatlerdir uyuyorum."

Elimi alnıma vurduğumda, "Ne?" diye sordu Kerem. "Ciddi misin sen abi? Kafa mı buluyorsun bizimle?"

"Oğlum niye dalga geçeyim, ciddiyim." diye mırıldandı Arda. "Kaç saattir uyuyama rağmen hâlâ uykum var."

Berkant ve Kerem sinir bozukluğuyla gülmeye başladıklarında ellerinden telefonu çektim. "Arda," diye seslendim.

"Efendim?" dedi sakince.

"Sen tam bir gerizekalısın."

"Ne?" Afalladı. "Ne yaptım lan yine?"

"Sen hiçbir şey yapmadın abiciğim, hiçbir şey yapmadın." dedi Berkant, araya girerek. "Kış uykuna devam et sen.. Sonra soracağım ben sana."

Ve yanıt vermesine müsaade etmeden telefonu yüzüne kapattı.



°

Arda qğdjwnjandkannskdjskdd

Çatıda uyuyakalıp insanları meraklandırmak da biraz şov bence hashajsjdkd

Hodri Meydan | texting [tamamlandı] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin