HM | 12

2.2K 165 12
                                    

°

Ayak tabanımı fayansla kaplı zemine vurarak tok bir sesin çıkmasına sebebiyet verirken gözlerim Kerem'i arıyordu. Normalde iddia uğruna böyle şeyler yapacak biri değildim ama o Arda uyuzu, damarıma basmıştı.

Çok havalarda uçuyordu, kanadının birazcık kırılması gerekiyordu.

Arka cebimden telefonumu çıkarıp göz ucuyla saate baktım. Derince bir nefes içime çekerken, başımı kaldırır kaldırmaz görüş açıma Kerem girdi.

Elleri cebinde, bir sağa bir sola bakınarak ıslık çala çala kantine doğru ilerliyordu. Arkamdaki nöbetçi öğrenci masasının üzerinde duran kabı ellerim arasına alıp, "Kerem!" diye seslendim gür bir sesle.

Beni duymadı, belki de duymamazlıktan geldi, bilemedim.

Pes etmeyip bir kez daha, "Kerem!" dedim. Bu sefer sesimin desibeli daha şiddetliydi. Kantinden çıkan birkaç kişinin bakışları beni bulurken aldırmadım, bana çevrilen gözlere odaklandım.

Kerem, olduğu yerde kalakalırken afallayarak yüzüme baktı. İnanamıyormuş gibi gözlerini kırpıştırdı ve arkasına baktı bu kez. Yaptığına anlam veremezken yeniden bana baktı ve, "Bana mı seslendin sen?" diye sordu.

Başımı hafifçe salladım. İrisleri büyürken, "İki dakika gelsene," dedim dudaklarımı birbirine bastırarak. "Bir şey konuşacaktım seninle."

Kaşları havalanırken etrafa kısa bakışlar atıp bana doğru adımlamaya başladı. Vücudum istemsizce kasılırken sakin kalmaya gayret gösterdim. Tam önümde durduğunda, "Ne konuşacaksın ki benimle?" diye sordu meraklı bir tınıyla.

"Şöyle köşeye geçelim." diyerek onu beklemeden yürümeye başladım. Adım seslerinden anladığım kadarıyla peşimden geliyordu. Okul kapısının girişine yakın bir yerde durduğumda, ona doğru döndüm.

"Öncelikle bunlar sana," dedim elimdeki saklama kabını ona doğru uzatarak.

Kaşları çatılırken aval aval baktı kaba. "Bu ne?"

"Kurabiye."

Verdiğim yanıtla gözlerimin içine baktı. "Anlamadım?"

"İnstagrama yaparken post atmıştım," dedim açıklama yaparak. "Sen de yorum falan yapmıştın ya hani, sana da getirmek istedim."

"Benden oy almaya mı çalışıyorsun sen?" diye sordu gözlerini kısarak şüpheyle. "Bana kurabiye getirerek beni etkilemeye çalışıyorsan eğer.."

Sözünün devamını getiremeden, "Hayır, hayır!" diyecektim ki beni susturdu.

"...beni etkilemeye çalışıyorsan eğer, çok doğru sanıyorsun kızım!" Afallayarak yüzüne baktığımda saklama kabını çevik bir hareketle ellerimden çekti ve hızla kapağını açıp içinden bir tane kurabiye alarak ısırdı. Gözlerini yumdu birkaç saniye. Beğendiğine dair mırıltılar çıkarırken, "Çok güzel olmuş lan bu.." dedi keyifle. "Hayatım boyunca böylesini yememiştim hiç, şaka mı?"

Şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırdım. "Teşekkür ederim," diye mırıldandım.

Bana aldırmayıp iştahla kurabiyeleri yemeye devam ederken bir anda duraksadı. Kendine gelmişcesine geriye çekildi ve elindeki yarısı ısırılmış kurabiyeye kısa bir bakış attı. "Bir dakika ya, ne yapıyorum ben?" diye sordu kendi kendine. Hemen ardından elindeki saklama kabını bana doğru uzattı. "Al bunları çabuk elimden!"

"Ne oldu be?" diye sordum kaşlarımı çatarak. "Yiyordun ne güzel?"

"Kızım sussana, birileri duyacak!" Telaşla elindeki kabı bana uzatmaya devam etti. "Üzgünüm Ceylin ama ben sana oy veremem. Biraz sözümden dönmüş gibi oluyorum ama ne bileyim kızım ben kalkıp bana kurabiye getireceğini?! Bak, normal şartlarda canımı iste veririm ama söz konusu Arda. Kardeşim o benim, satamam ben onu. Hem sen niye beni hedef olarak gördün ki şimdi? Zayıf halka mıyım ben? İradem zayıf mı benim, ha? Niye bana getirdin de başkalarına getirmedin? Tuzak mıydı bu? Zehir falan katmadın değil mi içine? Eğer öyleyse söy-"

"Kerem, nefes al!" dedim gözlerimi sonuna kadar belerterek. "Ne çene varmış sende be! Bir de bana geveze derler! İki dakikada kurdun vallahi kafanda! Yok öyle bir şey, içimden geldi sadece getirdim ben de. Oyunu falan istemiyorum senin ya, kime veriyorsan ver, banane!"

"Niye o zaman beni çağırdın ya?" dedi ağlamaklı bir ses tonuyla. "Ya beni birileri yerken gördüyse? Arda canıma okuyacak benim! Bittim ben!"

"Ondan bu kadar çok korktuğunu bilmiyordum," diye homurdandım.

"Buna korku demiyoruz yalnız canım biz," dedi iğneleyici bir tavırla beni süzerek. "Senin de en yakın arkadaşın seni rakibiyle konuştuğunu görse, canına okur! Resmen Arda'ya ihanet ediyorum şuan, gidiyorum ya ben."

"Dur, dur!" dedim, gitmek için harekete geçmişken. "Bekle, bir şey söyleyeceğim sana."

"Çabuk söyle."

Aceleci tavrını görmezden gelip, "Seni yakından tanımak istiyorum yiğidim," dedim yarı alaylı yarı ciddili bir tavırla.

"La ilahe illallah, kızım sen başıma bela mısın?" diye sordu, şakadan yoksun bir tınıyla. "Bak Ceylinciğim, sana bayılıyorum! Çok güzelsin, çok sevimlisin, çok tatlısın.. Okuldaki çoğu erkeğin konuşmak istediği kızlardan birisin. Şu seçimden sonra seninle ölüme bile gelirim ama seçime kadar mümkünse okul sınırları içerisinde görüşmeyelim. Seçimler bitsin, bol bol tanırız biz birbirimizi."

Konuşmama fırsat vermeyip tereddütle omzuma dokundu. "Hadi eyvallah." diyerek yeniden arkasını dönmüştü ki, onu bırakmaya niyetimin olmadığını bir kez daha belli ettim.

"Kerem, bekle!" dedim yineleyerek cümlemi. Kerem, sıkıntıyla nefesini dışarı verip bana döndü.

"Yine ne oldu?"

Tam cümlemin devamını getirecektim ki, arkadan bize doğru yanaşan Arda'yı görmemle duraksadım. Bizi Kerem ile görmesi, kaşlarının çatılmasına sebep olurken zafer gülümsemesi yer edindi dudaklarımda.

"Hani sen okul sınırları içerisinde görüşmeyelim dedin ya," dedim gözlerimi Arda'nın üzerinden çekip Kerem'e bakarak. "O hâlde biz de okul sınırları dışında görüşürüz?"

"Yok aman, kalsın." dedi kendini zor tutarken. "Riske falan giremem ben, birileri görür."

"Ya lütfen," diyerek ısrarla sürdürdüm teklifimi. "Sürekli görüşelim demiyorum, ara sıra görüşürüz."

Tereddütle bana bakarken Arda ve Berkant'ın iyice bize doğru yaklaştıklarını gördüm. "Kerem, Arda ve Berkant buraya doğru geliyor." dedim çenemi tutamayıp. Dudaklarından, "Ne?" diye bir nida döküldü.

Umursamadım. "Seninle bir akşam yemeği yemek istiyorum," dedim fırsattan istifade. "Şimdi seni zor durumda bırakmak istemediğim için gidiyorum. Bu gece yaz bana, yeri ve saati konuşalım."

O, Arda ve Berkant'ı bakışlarıyla taramaya devam ederken söylediklerim üzerinde daha büyük bir şok etkisi yaratmıştı. Far görmüş tavşan gibi gözlerini belerterek yüzüme bakarken ona sevimlice gülümsedim ve yanından ayrılmak üzere adımlamaya başladım.

Berkant ve Arda'nın bakışları bana değerken dudaklarımın kenarı yukarı kıvrıldı. Kaşlarımı kaldırarak arkamdaki Kerem'i işaret ettim ve Arda'ya baktım imayla.

Arda'nın benim karşımda hiçbir şeyi kazanmasına izin vermeyecektim. Ne bu iddiayı, ne de seçimi..

Ona asıl patronun kim olduğunu gösterecektim.

°

Kerem havsbabsabdjjnd

Hodri Meydan | texting [tamamlandı] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin