HM | 14

2.2K 155 20
                                    


Cafeye girmeden hemen önce, üzerimdeki elbiseye çeki düzen verdim. Kapıdaki yansımadan çaktırmadan kendimi süzdüm. 10 numara beş yıldızdım.

Her zamanki gibi.

Dudaklarımdaki şeftali tonundaki ruju yok etmemeye gayret göstererek dişlerimi dudaklarıma geçirdim ve derin bir nefes aldım.

Bu bir erkekle ilk buluşmam değildi. Daha önce sevgilim olmuştu ve çok kez buluşmuştuk. Ama şimdi bambaşka hissediyordum. İçimi kemiren heyecan duygusu, tüm vücudumu sarmıştı.

Belki de kazanmanın vermiş olduğu heyecandı bu.

Topuklu ayakkabım tok zeminde ses çıkarırken gözlerimle etrafı taradım. Henüz kimse gelmemişti. Üzerimdeki gerginlik yerini rahatlığa bırakırken gözüme kestirdiğim bir masaya yerleştim. Manzarası oldukça güzeldi. Kerem geldiğinde, bu manzara daha da güzelleşecekti. Yakışıklı çocuktu, Allah için.

Yanımda beliren garsona bir arkadaşımı beklediğimi söyleyerek onu başımdan savdım. Bazen bu garsonları anlamıyordum. Bir şey istediğim zaman ben zaten çağırırdım, ne diye başımızda dikiliyorlardı ki? Zaten çekingen bir yapıya sahiptim, bu durumlarda iyice içime kapanıyordum, kendim kötü hissediyordum.

Masanın üzerine konulan sudan bir yudum aldım ve telefonumu çıkardım. Zaman öldürmek için biraz sosyal medyada gezindim. Normalde onun beni beklemesi gerekirken, ben onu bekliyordum.

Adaletin bu mu dünya?

Bir yandan ana sayfamı tavaf ederken diğer yandan gözlerim saatin üzerindeydi. 20. 25'e geliyordu, beni beklettiği için onu öldürecektim.

Dayanamayıp tam ona mesaj atmak için harekete geçmiştim ki, karşımdaki sandalye sertçe çekildi. Ve o tanıdık ses uğuldadı kulaklarımda. "Beklettiğim için özür dilerim, ceycey. Malum, İstanbul trafiği."

Başımı kaldırdığımda, Arda ile göz göze geldik. Çoktan masanın öbür ucuna kurulmuş, yayvan bir şekilde oturmuştu. Bakışları benim üzerimde gezinirken, "Senin ne işin var burada?" diye sordum ürkütücü bir sakinlikle. "Kerem nerede?"

"Elimizde Kerem kalmadı maalesef ki," dedi dudaklarını büzüp üzülmüş gibi yaparak. "Arda var. Almaz mısın?"

"Yok, o meymenetsiz benim mideme oturur, kalsın." dedim yüzümü buruşturarak.

Güldü. Gülmesiyle birlikte yanaklarında iki tane çukur oluşurken kaşlarımı çattım. Düşmeyecektim. Düşmemeliydim. "Yapma ya, üzüldüm şimdi."

"Oyunun sırası değil Arda, Kerem nerede?" diye sordum, ciddileşerek. "Sen ne arıyorsun burada?"

"Öyle bir geçerken uğrayayım dedim." demesiyle birlikte, önümde duran çatalı ona doğru fırlattım. Refleksleri kuvvetli olacaktı ki, saniye farkıyla havada yakaladı çatalı. Gülüşü büyürken, "Ne o, beni mi öldüreceksin?" diye sordu.

"Arda bak beni delirtme," diye tısladım dişlerimin arasından ona doğru eğilerek. "İnsanların bakışlarına maruz kalmak ve rezillik çıkarmak istemiyorum! İnsan gibi cevap ver bana!"

"Sen buraya cidden Kerem ile buluşacağını düşünerek mi geldin?" diye sordu, yüzü ciddi bir hâle bürünürken.

"Evet?"

Verdiğim cevapla alaylı bir şekilde gülümsedi. "Sence," diye mırıldandı dudaklarını ıslatıp bana doğru eğilerek. "Ben varken senin onunla buluşman mümkün mü? Ya da onunla birlikte yemek yemen?"

"Niye mümkün olmasın?" diye sordum, tek kaşımı kaldırarak. "Ne olmuş sen varsan? Ne işlevin var senin?"

Başını iki yana salladı. "Beni hiç tanımamışsın ceycey," Ayıplar gibi yüzüme bakarken dirseklerini aramızdaki masaya koydu. "Benim iznim olmadığı sürece sizin değil buluşup yemek yemeniz, karşılıklı konuşmanız bile mümkün değil."

Kaşlarım çatılı bir şekilde onu dinlerken ellerim yumruk hâlini aldı. Şuan suratına bir tane geçirmek istiyordum. "Keremle buluşacağını düşünerek mi erkenden geldin bu kadar?" diye sordu kaş göz yapıp. "Onun için mi böyle hazırlandın?"

Beni gördüğü kadarıyla gözleri ile süzerken, "Sanane, sanane!" dedim çemkirip. "Seni ne alakadar ediyor ya? Sen kimsin kardeşim? Seni niye ırgalıyor bu kadar arkadaşınla buluşmam?"

Cevap vermediğinde, öfke dolu bakışlarım gözlerini buldu. "Kalk git şuradan Arda, sinirlerimi bozma benim." dedim tahammülsüzce. "Kerem birazdan gelecek, biz yemek yiyeceğiz ve sen de girdiğimiz iddiayı kaybedeceksin."

"Kerem birazdan gelecek ama yemek yemek için değil." dedi kendinden emin bir tavırla.

"Ne saçmalıyorsun sen?"

Arda, hiçbir şey söylemeden gülmeye başladığında sinir katsayım iyice tavan yaptı. Tam ona bir şey diyecektim ki, sağ tarafımdaki sandalyenin çekilmesiyle birlikte duraksadım.

"Arda haklı Ceylin, geldim ama yemek yemeye değil." dedi tanıdık sesin sahibi ; Kerem.

Bakışlarımın hedefi bu kez Kerem olurken sorgularcasına baktım yüzüne. "Her şeyden en başından beri haberim vardı." dedi omuzlarını kaldırıp indirerek. "Arda ile sana ufak bir oyun oynadık."

"Sen, ne diyorsun?" diye sordum tane tane. "Şaka mı bu?"

"Ah ceycey, ah.." dedi Arda, araya girerek. "Gerçekten kaç yıllık dostumun beni senin için sattığına aldanmış olamazsın."

Başını iki yana sallayıp beni kınarken Kerem devam ettirdi sözlerini. "Seni hayal kırıklığına uğratmak istemezdim Ceylin ama bir kız için kardeşimle aramı bozamam. Üzgünüm."

"Siz var ya," dedim öfkeden kudurmuşa dönerken. "Siz hayvanın tekisiniz! Allah belanızı versin sizin ya!"

Bir hışımla oturduğum yerden kalkacaktım ki, omzumda oluşan baskıyla afalladım. Başımı kaldırıp yukarı baktığımda, görüş açıma giren kişi Berkant'tı. Hah! Bir o eksikti zaten!

"Hooop, nereye gidiyorsun?" dedi kaş göz yapıp. "Daha karpuz kesecektik ya!"

Gerçekten bu üçünün oyununa geldiğime inanamıyordum! Bu kadar aptal olduğuma inanamıyordum!

"Çekil be önümden!" dedim tiksinircesine suratına bakıp omzumdaki elini iterek. Çantamı fevri bir hareketle masanın üzerinden çekip aldım. Öfkeyle nefesimi dışarı verirken, "Bu yaptığınız yanınıza kâr kalmaz sizin," dedim başımı tehditkar bir tavırla sallayarak. "Siz görürsünüz gününüzü! Yanlış kişiye çattınız oğlum siz!"





°°

Hodri Meydan | texting [tamamlandı] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin