Yeni bolum sonunda geldi.
Iyi okumalar...
3.BÖLÜM:
PUSLU RÜYAAdımlarımı yaklaştırarak yüzüne yumruk attım. Yumruğumu havada yakalamıştı, hızla dönüp o yumruğumu yakalarken karnına dirseğimi geçirmiştim. Ne olduğunu kavrayamadan öne eğildi fakat gardını indirmedi. Bana tekme atmaya çalıştığında onu ustaca bir hareketle engelledim. Tekrar atak yaparak öne eğilmesini sağladığımda saçlarından tutarak kafasını dizime geçirdim. Duraksamadan sağ elimdeki bıçağı sol omzuna sapladım. Yere devrildi ama pes etmedi. Atak yaparak beni devirmeye çalıştı. Atağını engelledim ve yüzüne tekme attım. Bu tekme ile bilinci kapanmıştı. Ayaklarımın dibinde uzanıyordu. Benim için zor olmamıştı. Uzun zaman önce dövüşmeyi bırakmış olmalıydı. Aldığı yara darbesi onu zorlayabilirdi. Bu benim işime gelirdi. Bana bulaşmaması gerektiğini herkes öğrenmişti. Anlaşılan birileri yeterince iyi anlayamamıştı.
Onu zorlanmadan omzuma attım ve taşımaya başladım. İkinci çıkışa doğru aceleci adımlarla gidiyordum. Her an biri beni görebilir ve peşimden gelebilirdi. Hiç uğraşmak istemiyordum. Adamları dışarıda olmalıydı. Birazdan yangına doğru ilerlemeye başlarlardı. Duyduğum adım sesleri bunu doğrularken daha da hızlı istediğim noktaya varmaya çalıştım. İkinci çıkıştaki adamların sesleri de kulaklarıma dolunca kendimi ilk bulduğum odaya attım ve adım seslerinin son bulmasını bekledim. Adım sesleri sonlanır sonlanmaz kapıyı açtım ve hızla yürümeye devam ettim. Tam kapıdan çıkarken kulağımı Dragon'un adamlarından birinin sesi doldu. "Hassiktir ne olmuş burada lan. Jackson sen koş Dragon'a haber ver hemen. Biriniz itfaiyeyi arasın. Binayı derhal boşaltın." Adımlarım planımda olduğu gibi getirttiğim diğer arabamın yanında durdu. Arabanın arka kısmına geçtim ve bagajı açtım. Kadını arabanın bagajına yerleştirdim. Hemen geri dönüp ikinci kapıyı kilitledim. Aynı şekilde ilk kapı ve camlarda kilitliydi. Bu adamları yakalatmakla boşuna uğraşmak istememiştim. Tekrar arabaya döndüm ve kapısını açıp bindim. Dragon'u öldürmeyi düşünmüyordum, tabii şimdilik.
Sözümü tutmuştum bir değil birden fazla can almıştım. Planımda bazı aksaklıklar yaşanmıştı. Bu beni oldukça amatör göstermişti, neyse ki halletmiştim. Arabayı çalıştırmadan önce bakışlarım vücuduma kaydı. Bir çizik bile yoktu. Sadece kıyafetler hasar görmüştü. Alevler arasındaki olayı düşünmeye başladım. Ama hiçbir kılıfa sokamadım. Yaşadıklarımın hiç bir mantıklı tarafı yoktu. Cebimdeki kolyeyi boynuma taktım ve arabayı çalıştırdım. Yolu düşünceler içinde geçirdim. Yine o adamı görmüştüm. Psikolojimin kötüleştiğini düşünebilirdim. Mantıklı olan buydu ama ben genelde kendime doğru geleni yapardım. Bu konuda da öyle yapacaktım. Çocukluğumdan beri fantastik şeylere ilgim olduğunu ve paranormal olaylar yaşadığımı hatırlıyordum. Ama bu bana çok normal geliyordu. Bu nedenle hiç önemsememiş hayatıma aynı şekilde devam etmiştim. Bu sefer öyle olmayacaktı. Bu sefer araştıracaktım ve o adamı neden sürekli gördüğümü öğrenecektim.
Eve vardığımda adamlara Dragon'u alıp mahzene götürmelerini, arabayı garaja sokup olay yerinde kalan aracımı uygun bir zamanda eve getirmelerini emrettim. Şu an oraya karışık olmalıydı. Polisler gelmeden önce alınmalıydı ama şimdi alınması daha çok dikkat çekebilirdi. Neyse ki aracı olay yerine daha uzak bir yere parketmiştim. Kolay kolay dikkat çekmezdi. Yine de tedbirli olmakda fayda vardı.
-Şimdiki zaman-
Yine bol aksiyonlu günün ardından kendimi hemen annemle babamın odasındaki yatağa attım. Duşa girmem gerekiyordu fakat birden bitap düşmüştüm. Adım atacak halim yoktu ama yapacak çok işim vardı ve hiçbirini erteleyemezdim. Bu yüzden kendimi zorlayarak duşa attım ve hızlıca üstümü giyinip Brain'ı çağırdım. Gelmesi için çok beklemem gerekmedi. Hemen bir kaç dakika sonra Brain yanı başımda ayakta bekliyordu. Evin salon kısmındaydık. Çok büyük bir ev olduğu söylenemezdi ancak oldukça hoş bir evdi. Kapıdan girildiğinde sol tarafta bir kaç adım sonra duvarın bitiminde aşağı inen iki küçük basamak bulunuyordu. Merdivenin ilerisinde boydan boya cam duvar ve önünde uzun siyah bir masa bulunuyordu. Kapının sağında ise 1 metre sonra tekli koltuk önünde camdan bir masa masanın diğer tarafında ise tekli koltuk ve tekli koltuğun arkasında boydan boya bütün duvarı kaplayan bir kitaplık duruyordu. Bütün kitaplar ve aksesuarlar yerleştirilmişti. Masanın sağ tarafında da üç kişilik diğer koltuklar gibi siyah bir koltuk duruyordu. Üç kişilik koltuk kapı tarafında olan duvara yaslıydı. Masanın sol tarafında ise taştan bir şömine bulunuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökte Hayat
FantasyZifiri karanlık bir yerdeydim. Bir anda etrafımda ateşler yandı, ateşten bir daire vardı. Beş bir yandan ateşler ortaya doğru gelmeye başladı. Hareket edemedim bilincim yerindeydi ama irademi kullanamıyordum. Dairenin içinde yıldız oluştu. İlk başta...