🐈:O hiç bir zaman bırakmadı sadece bıraktığını söyledi.
୨୧:writer
Jisung çok darda hissediyordu kendini. Adını bile tam hatırlamadığı biri odasındaydı ve onu yemesi için zorluyordu hiçbir şey bilmeden. Montunu giyip evden çıkacağı sırada annesi salondan onu gördü ve oğlunun yanına gitti. "Nereye? Ayrıca neden arkadaşını yalnız bıraktın?" "O benim arkadaşım değil. Ayrıca bırak beni." "Odana çık Jisung! Hemen!" Jisung gözleri dolmuş bir şekilde annesine bakıyordu. Merdivenlerden gelen gıcırtıyla kafasını o yöne çevirdi. Minho meraklı gözlerle oraya bakıyordu. Bu Jisung'un utanmasına sebep olmuştu. Gerçekten yukarı çıkamazdı artık. Tekrardan evden çıkmaya çalışırken annesi sertçe kolundan tutup kendisine çevirdi. "Şımarık aptal çocuğun tekisin. Bıktım senden." Minho bunun üzerine koşarak merdivenlerden inip yanlarına gitti. "Bayan Han!" Annesi hemen tuttuğu kolu bırakıp arkasını döndü. "Efendim tatlım?" "İzninizle Jisung'u dışarı çıkarmak istiyorum." "Tabii ki." Annesi minik bir tebessüm etti ve salona geçti. Minho montunu giydi ve Jisung'u elinden tutarak evden çıkardı. Jisung ona bir şey dendiği an ağlayacaktı. Minho da bunu anlamışçasına bir şey demeden sadece onu apartmandan çıkardı. Biraz temiz hava aldıktan sonra Jisung sakinleşmişti. "Annenle hep tartışır mısın?" Jisung içinden bu anın sadece kabus olmasını diledi ancak gerçek olduğunu iliklerine kadar hissediyordu. "İstersen anlatma." Jisung nefesini düzeltti ve konuşmaya karar verdi. "Seni yukarıda yalnız bıraktığımı ve çocukluk ettiğimi düşündü." "Bunun için bu kadar sinirlenmiş olduğunu sanmıyorum." "Sordun ve anlattım. İnanman için seni zorlamam. Sana kalmış." Mart ayının keskin rüzgarı ikisini de üşütmüştü. Minho ise şimdiden hapşırmaya başlamıştı. "İstersen içeri girelim Minho. Hasta olma." "Hayır diyebileceğimi sanmıyorum." İkili tekrardan eve çıkarken hiç konuşmadılar. Saat 20:00 olmaya yakın Jisung'un babası gelmişti. Jisung'a göre günün en kötü saati bu zamandı. Akşam yemeği kısmı onu geriyordu. Tüm günü çöpe gitmiş gibi hissediyordu. Salonda kısa bir sohbetten sonra masaya geçtiler. Babası başta annesi hemen onun yanında ve Jisung'la Minho yan yana oturuyordu. Minho ortamdaki tuhaflığı anlamıştı. Menü güzeldi Jisung hariç herkese göre. Sebzeli bezelye, pirinç pilavı ve tatlı için ıslak kek. Jisung kendi tabiriyle bu "utanç verici" sorununu Minho'nun bilmesini istemiyordu. Bu yüzden elinden geldiğince tabağındakileri yemeye çalışmıştı. Ve başarmıştı. "Gözlerim yaşardı doğrusu." Babasının bu sözü üzerine Jisung kafasını iyice aşağı eğdi ve sesini çıkarmadı. "İsteyince oluyormuş demek ki." "Şimdi sırası değil." diyerek ortamı rahatlatmaya çalışmıştı annesi. Minho zaten yemeğini bitirmişti ve Jisung da bitirdiğinden kalkmaya karar verdi. Yan yana oturdukları için Jisung'un elini tuttu. "Biz doyduk izninizle." diyerek masadan kalktılar. Jisung ise ona minnettar hissediyordu. Merdivenlerden çıkarken bile el ele tutuşmayı bırakmamışlardı. Daha doğrusu bırakmak istememişlerdi.
୨୧•୨୧•୨୧•୨୧•୨୧•୨୧•୨୧•୨୧•୨୧•୨୧•୨୧•୨୧•୨୧•୨୧•୨୧•
kankiler sellaaammm!! kullanici adim nasi? bolum nasi? siz nasilsiniz?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
eating disorder
Fanfic"şımarık aptal çocuğun tekisin bıktım senden." "seni seviyorum Jisung." minsung