₈the mask fell

649 62 47
                                    

Kalp atışlarımı durdurmak adına derince bir nefes alıp verdim. "Çok incesiniz, Bay Kim."

Elimi bırakıp bu sefer kolunu belime sarmaladı. Beni kalabalığın arasına doğru çekerek insanların arasına karışmamızı sağladı. Adımlarına ayak uydurup onunla birlikte sürüklendim. Boş kalan bir masanın köşesine geldiğimizde duraksayıp belimi sarmaladığı koluyla beni nazikçe masaya yaklaştırdı. Kolunu belimden çekerken tuttuğumu bile fark etmediğim nefesimi salıverdim.  Tam olarak Bay Kim'in bana yaptığı şey buydu. Yanındayken nefesim kesiliyordu. Gerçekliğinden emin olamayacağım kadar centilmendi. Ondan etkilenmemek, büyüsüne kapılmamak imkansızdı.

Bay Kim, yanımıza gelen garsonun tuttuğu tepsiden iki kadeh şampanya aldı. Bir kadehi de bana uzattığında çantamı masanın üzerine bırakıp kadehi sıkıca kavradım. "Teşekkür ederim."

"Ne demek." Tatlı bir şekilde gülümseyip kadehinden bir yudum aldı. Ona ayak uydurup ben de kadehimden bir yudum aldım. 

Elimdeki kadehi masaya bırakırken gözlerimi etrafta gezdirmeye başladım. Birkaç çift gözün merakla bizi incelediğini fark ettiğimde durum korkutucu bir hal almaya başladı. Varlığımı fark etmemeleri gerekiyordu fakat Bay Kim yanımda olduğu sürece ilgi çekmeye devam edecektik. Bay Kim'in bulunduğu bir ortamda ilgi çekmemesine imkan yoktu. Vücudum hafifçe titremeye başladığında maskemi yüzüme sabitleyip kafamı önüme eğdim. Birinin beni tanıması, bütün her şeyi mahvederdi. Artık ona gerçekleri söylememin zamanı gelmişti. Ama burada olmazdı. 

Ben kafamın içinde dönen yüzlerce düşünceyle savaşırken Bay Kim usulca bana yaklaştı. Tekrar belime kolunu dolayıp beni kendine çekti. Kulağıma eğilip fısıltıyla ekledi. "Sakin olun, lütfen."

Gülümsemeye çalışarak kafamı kaldırıp ona baktım. "Gayet sakinim." Yalan söylediğim her halimden belli oluyordu. Korkuyordum. Bu ortamda durmaktan, meraklı gözlerin benim üstümde gezinmesinden deli gibi korkuyordum.

Dudaklarını yalayıp tekrar kulağıma eğildi. "Vücudunuz tam tersini söylüyor. Titriyorsunuz." Nefesi boynuma çarpmıştı. Gerginliğim bir anda daha da arttı. Zangır zangır titremeye başladım. Derince yutkunup kendimi sakinleştirmeye çalışsam da başaramadım. Benden uzaklaşan Bay Kim, endişeli bir şekilde yüzüme bakmaya çalıştı. "Bayan Seola, iyi misiniz?"

Kafamı belli belirsiz iki yana sallayıp hızlı hızlı nefes alıp vermeye başladım. Hayır, hayır... Şu anda olmazdı. Panik atak krizlerimden biri, en olmadık zamanda beni bulmuştu. Daha kötü ne olabilir diye düşünürken karşılaştığım durum beni daha da çıkmaza sokmuştu. Bay Kim, belime sarmaladığı koluyla beni bulunduğumuz ortamdan uzaklaştırmak adına çekiştirmeye başladığında masanın üzerinde duran çantamı elime aldım. Vücut titremelerim, nefes alış verişlerim her an artarken kendimi sakinleştirmek adına bir şeyler yapmaya çalıştım fakat yine başaramadım. Yüzümde tutmak zorunda kaldığım maske beni boğuyor gibi hissediyordum. Maskeyi yüzümden çekip atmak istiyordum ama yapamıyordum.

Bay Kim beni bir saniye olsun bırakmadan merdivenlerin olduğu kısma doğru sürüklemiş, merdivenleri hızla çıkmama yardımcı olmuştu. İkinci kata vardığımızda hızlıca etrafa bakıp kimsenin bize bakmadığından emin olduğunda beni kucağına alıverdi. Ben bile beni ne zaman kucaklayıp yukarı kata çıkarmaya başladığını anlayamamıştım. Atacağım tiz çığlık, iki dudağımın arasında sıkışıp kalmıştı. 

Beni kucağında en üst kata kadar çıkarıp balkona doğru adımladığında titremelerim biraz olsun azalmıştı. Kalabalıktan uzaklaşmak, Bay Kim'in kollarında olmak güvende hissettirmişti. Balkona çıktığımızda beni güvenle yere bıraktı. Maskemi yüzümden çekip derin derin nefes alıp verdim. Korkuluklara doğru adımlayıp gözlerimi kapattım. Kafamı yukarı kaldırdım. Temiz havayı derince içime çektim. Artık daha sakindim. Alt dudağımı dişleyip gülümsedim.

Divine Hands | Kim TaehyungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin